Yüreğime basan ayaklarına giydirdiğim
Çorapları hatırlatıyor bu viran geceler.
Sarhoşluklarına duyduğum özlemler içinde
Garipleşiyor yalnızlığım.
Geçtiğim sokaklar görünmüyor gözüme artık.
Uzaktayım ya biliyorsun.
Daraldıkça daha da daralıyor beynimde.
Sen şimdi hangi mısraları okuyorsun.
Ve hangi kitabı seviyorsun bilmiyorum.
Ezik bir romanın altmış bilemedin yetmişşinci
sayfasında anlatıyor bizi yazar.
Hüzün yerleşiyor evime,
Her gün çaldığın kapıyı açanda ben değilim biliyorsun.
Tren seslerini uzaktan duyuyorum.
Biliyorum ki ihanet sana yabancı gelmiyor.
Hiçbir köşe başını unutmuyorsun.
Ve affetmiyoruz yaşadıklarımızı.
Mermi çekirdeği gibi sessiz ama öldürücü bakıyoruz.
Ay'dan aydınlık ışıklara.
Çiçeklerimiz kurudu, su verenimiz bile yok artık
Bir parça ''Mevlana'laşıyoruz belli ki,
Fakat gel diye çağırmıyoruz ne bizi ne kimseleri.
Boyumuz uzadıkça kısalaşıyoruz.
Sevgiden uzaklaşınca oluyor bunlar hep.
Ve şimdi kaçıncı rüyayı yorumluyoruz bilmiyorum
Biz aynı kalemi de kullanmıyoruz.
İnsanın ihtimallerinin küçülmesi
Ne kadar kötüdür bilirsin.
Biz ihtimal bile vermiyoruz.
Gerçekliğe uzanan ellerimiz bir bardak suya dokunuyor.
Yudum yudum boğazımızdan akıtıyoruz.
Kelimelerimiz yabancılaşıyor, intikam zamanı inciniyor.
Kaç tövbe var aramızda ve kaç duadır etmiyoruz.
Gölgesinde şehirler ağlıyor,
Ve hüzzam sokaklar çalıyor anıları.
Sildikçe izide kalmıyor artık, örtülmüş perdelerin arkasında
Kaç akşamlar sevişiyor.
Tapınaklarımız yok artık,
Dört duvar arası günahları da unuttuk.
Paydos zili duyulurken dağıldıkça dağılıyoruz.
Yüreğime basan ayaklarına giydirdiğim çoraplar kadar
Kokuşmuş bu ahir vakit zamanlar.
Özlemlerimi yakıyorum birer birer yokluğun boyu.
Ve üşümüyorum...
Kayıt Tarihi : 5.11.2009 10:08:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!