Cok özlüyorum seni,
Yokluğun bir tül gibi geziniyor evin içinde…
Her odada adın yankılanıyor,
Her duvarda sessiz bir çığlık.
Koltuk sana dar geliyor artık,
Yastık hâlâ kokunu saklıyor,
Bardağın rafın köşesinde duruyor sessizce,
Sanki döneceğini biliyor gibi…
Mutfağa girince
Sesin yankılanıyor tabakların arasından:
“Çayı demledin mi?”
Demez oldun ya, demim bile eksik şimdi…
Co özlüyorum seni,
Evin duvarları da sanki yas tutuyor,
Perdeler solgun, lambalar donuk,
Dersimlikız’ın kalbi gibi…
Yokluğun varlığından daha ağır,
Çünkü sen yoksun ama hatıran her yerde…
Ve Dersimlikız…
Her sabah seni bulmak için uyanıyor,
Ama her akşam yokluğuna sarılıp uyuyor.
Kayıt Tarihi : 9.7.2025 03:15:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Dersimlikız’ın kaleminden Ev… Bir zamanlar iki nefesin birlikte ısındığı, kahkahaların tavanlara çarptığı, çayın demlenip, suskunlukların bile anlam bulduğu bir yerdi. Ama şimdi… Evin her köşesi onun yokluğuyla dolu. Perdeler rüzgârla değil, hasretle kıpırdıyor. Radyoda bir türkü çalsa, sesiyle karışıyor sanki. Bardağı hâlâ aynı yerde… Çayı koyduğum fincan boş, ama içi dolu bir acıyla. Dersimlikız, Yüreğindeki ağır sessizliği alıp Munzur’un soğuk suyuna bıraktı belki, Ama o su bile bu yokluğu silemedi. Geceleri yalnız değil yalnızlıkla baş başa, Gündüzleri kalabalık değil, anıların içinde kayıp. Bir evin içindeki yokluk bu kadar mı kalabalık olurmuş? Bir giden, ardında bu kadar mı çok şey bırakırmış? Dersimlikız, Her sabah onun sesiyle uyanmayı özlüyor, Her gece onun yokluğuna sarılıp uyuyor… Ve her gün, yokluğu varlığından daha fazla canını yakıyor. İşte bu yüzden yazıldı bu şiir. Bir boşluğun içindeki doluluğu anlatmak için… Sadece birini değil, Bir ömrü yitirenlerin dilinden döküldü bu satırlar.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!