Seni çok sevdiğimi söylemek istedim hep ama hiç söyleyemedim….!
Şimdi söyleyebiliyorum ancak.. Seni çok seviyorum……!
Buz gibi olmuş bir bedenin yanaklarında parmaklarım dolaşırken söyleyebildim bu sözleri.. Öyle güzel ve huzurla yatıyordun ki.. sırtını dayamıştın zemine.. Ebedi uykuna geçmiş.. tüm dünya kargaşasını terk etmişken….Var oluşa inat.. bana cevap vermeyeceğine inat. cevapsız kalacağına inat. söyledim bu sözleri….
Hani iki parmağımıza lastik bantları bağlayıp.. arasına önceden hazırladığımız kağıt cephaneleri. kendimize siper ettiğimiz yastıkların ardından hedefleyip attığın mermilerin, alnıma alnıma çarpar alnım kızarırken canım yanardı ya… o acı neydi ki dedim içimden… Hani amiral battı oyunlarını hazırlayıp, bana oyunun oynanışını öğrettiğinde.. gemilerimi batıran atışların neydi ki… Son hamlen, son gemiyi batırışın canımı nasıl yaktı bilsen…
Canım bir yana sen bir yana, ayrılıkların ötesinde vardın, oradaydın yaşıyordun… Vardın. Uzaktın. Sessizdin.. Kabullenmişliğin senin tercihindi. Sadece kırılgan yüreğimi sarmak süreç istedi ve sende verdin… verdim… Silkelendim bir ara . Ben küçük kız kardeşindim.. hatalar benim içindi.. Ben hata yapabilirdim sen yapmazdın, yapmamalıydın.. Adımlarımı senden yana çevirdiğim de açtığın kucağı gördüm.. Soğuktu ama açılmıştı reddetmemiştin…Sonra yerküreyle beraber ısındı..Aynı rahim de, aynı beynin sürecinden geçmiş olmak ortak bağımızdı.. En güçlü bağ! Ortak genlerimizi sende bende istesek de reddedemiyorduk… Oysa nasıl istedim yanı başımdaki varlığını, Istıran’calar Toros’lar gibi heybetli dağların gölgesini.. İçimdeki çocuk yanım, sızladı hep. Babasızlığın ağabeyi gölgesinin yoksunluğunda.. kahrolası yanım seslenseydi duyacaktın beni ama sesimi yükseltemedim ki. Ta ki içimdeki sesler bana yön verene kadar….İyi ki iyi ki dinledim o sesleri…
Karşılıksız sevgi, örselense de tükenmeyen sevgi.Yok yerine konulsa da gerçeğin değiştirilemeyeceğini ispatlandığı sevgi. Bir avuç toprağın anlam ifade ettiğini kanıtlayan sevgi adına ellerim uzandı bedenin yattığı topraklara.. Çam ağaçlarının ardında huzuru yakaladığın, son amiralimi de son atışınla galibi belli bir oyuna alet ederek.. Biriktiğiniz yerde bizi beklediğinizi bilerek.. göz yaşlarımın benim kontrol edebildiğim kadarıyla, acıyan, sızlayan yanlarımı kontrol edebildiğim için, senin kardeşin olduğumu ispatlamanın huzuruyla son görevlerimi yerine getirebilme şansı için Allaha şükrediyorum…
Şimdi ağır gölgem sen ve genlerimizin sahipleri… Dünyama ait olan gökyüzü aralığındaki bulutlardan gülümsüyorsunuz bana….
Bulutlarda asılı kalan gözlerimi verin..
Yalanların içine saklanmış, gerçek yaşam öyküsünü getirin bana.
Gerçeği, yalanlardan kat be kat acı olsa da
Bir kırlangıç kanadındaki ha bitti ha bitecek yolculuklar sonlandığında.
Yaşam denilen düzenbaz, başka düzenleri kurarken..
Yokluğuna ve hasret oklarına siper ederken canımı
Sana uzanan ellere kavuşmuşluğun rehavetini.
Seni boşluğa çeken ellerin sınırsız sevgisini
Bilmesem nasıl dayanırdım acaba…!
Aynı rahimde, benzer genleri yüklenirken..
Yaşam çarklarında öğütülürken ruhlarımız.
Kurgu, çam ağaçlarının gölgesinde son buldu..
Dümenini kırdın……..
Tüm söyleyemediklerimi ve söyleyemediklerini
Yükledin gemine ve yönünü çevirdin sonsuzluğa.!
Kayıt Tarihi : 2.7.2008 11:56:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Güzel bir deneme okudum şimdi.
Sevgimle
Şimdi söyleyebiliyorum ancak.. Seni çok seviyorum……!
Buz gibi olmuş bir bedenin yanaklarında parmaklarım dolaşırken söyleyebildim bu sözleri
Yazının ilk cümleleri ben orada kalakaldım halen hep yaptığımız yapmaya devam ettiğimiz sevgilerimizi küçük kırgınlıkların ardına hapsederek en büyük acıları kendimize vermek meselesi bu. Geçen zaman ve kaybedilmişlikleri geri getiremiyor yaşam tek perdelik bir oyun maalesef dönüşümsüz ve telafisiz.
Sarsıcı bir yazı ve o oranda sürekli ve akıcı cümleler ile sonuna kadar okuma isteğini bünyesinde barındırıyor kutluyorum güçlü kaleminizi.
Bu mesajımı sil
Yükledin gemine ve yönünü çevirdin sonsuzluğa.!
Acıtan, duygu seline dönüşen bir yazı...Gerçek sevginin hiç bir koşulda yok olamadığını okudum...
Kızgınlıklarımızın baskın olduğu bazı zaman dilimlerinde bir nebze uzaklaşırız sevdiklerimizden..Ama bu uzaklık bir içsel mücadeleye dönüşür ve sonunda dur deriz ayrılıklara...
Sanırım çok geç olmadan ve daha çok acı çekmeden dur denmeli bu türden ayrılıklara...Hoşgörüyü hep ön saflarda barındırarak... Çünkü geç kalındığında pişmanlıklar ömür boyu kanatabilir içimizdeki yarayı...
Yüreğine sağlık arkadaşım...Duygularının yansıması öyle içtenki...öyle yalınki...Duygulanmamak elde değil...
Benzer acıların yaşanmaması dileklerimle...
TÜM YORUMLAR (9)