karanlık, bir kurşun gibi kuşatırken gri ufuklarını yurdumun;
hain, kirli, kalleş
ve karanlık, ölüm gibi çökerken gözlerimize;
kanlı, yorgun korkunç
yüreğimizde yaşamamışlığın
“keşke” acısı,
gözlerimiz ağır,
gözlerimiz telaşlı…
ve kenetlerken sararmış dişlerimizi, sancılı
o gün işten çıkarılan üç yüz işçinin
kafamızda kavgası,
dişlerimizin arasında gıcırdayan
üç yüz ailenin kaygısı
ne ilk salvo, ne de son…
hitler’in uşağı isviçre’de,
kayakta patron,
ya da mussolini’nin gondolunda,
gondolcunun dudaklarında bir arya,
santa lucia…
senelik yüzde on iki bin beş yüz faizle,
satılmış yarınları ülkemin…
senelik yüzde on iki bin beş yüz faizle,
satılmış emekçilerin aryası
ve sürmektedir patronların sefası…
koyarken yastığa yorgun kafamızı,
taş gibi ağır,
kör ve sağır
ve burnumuzda kokusu mübarek toprağın
ve içinde kafamızın acı türküsü,
satılmış yarınların,
satanların…
milyonlar, aynı yaman duygular,
aynı korkular,
aynı kahpe çelişki ve utanç…
çocuklar okula gidecek, ayakkabı YOK!
önlük YOK!
ceplerinde harçlık, YOK!
ama onun bir günlük okul harçlığı,
doyurur bir hafta yavruları…
yavrular ne yiyecek
sabah kahvaltısı;
dört ekmek ve çay
öğlen yemeği;
dört ekmek ve çorba
akşam yemeği;
dört ekmek ve makarna
mükellef bir sofrada,
akşam yemeğinde,
yirmi bir çeşit ordövr tabağının ardından
ara sıcak olarak mantarlı fleminyonu
indiren devlet baba…
diyor ki devlet baba;
“et alamayanlar yesin kuru fasulye”
tarih tekerrürden ibaret derler,
1789’dan bu yana tarih sayfalarında
görülmedi böylesi bir utanç
hem de dünyanın buğday ambarında…
ölen yüzlerce bebe,
sebep yetersiz beslenme
ve onlar bir istatistik sadece…
ve yüreği sonsuz kere sonsuz acılı babalar,
alamadığı için okul önlüğü,
doyuramadığı için dölünü
kendi canını alanlar…
ülkemin ahırları darağacı,
ve acemi düğümlerle hazırlanmış çamaşır ipi
ve morarmış suratında utancı yaşayamamışlığın,
yaşatamamışlığın
ve ipte sallanan yarınları vatanın,
ipte sallanan;
günde üç dolara, on iki saat emeğini satan…
ve üç maymun;
senelik yüzde on iki bin beş yüz faizle
patronların emrinde
bu ülke patronların,
burjuvanın.
bu ülke onu satanların, denizi yiyen domuzların
kurtuluş savaşında bizimdi
1914’den 1920’ye kadar öldük uğrunda
bu ülke uğrunda ölenlerin olamadı,
kendi yarınları uğruna öldürenlerin…
dedim ya;
yastığa koyarken kafamızı,
o gün işten çıkarılan üç yüz işçinin
kafamızda kavgası
ve ölüm büyür içimizde,
kemirir yüreğimizi usul usul, kalleşçe
ve gözlerimizi yatırıp gri uzaklara
kurarız hayalini umudun,
asla bizim olmayacak mutlu yarınlara
yatırıp gözlerimizi
bir yanımızla usul usul ölürüz,
diğer yanımızla umudu büyütürüz
Sinan Kavrak
Mart’02 Beykoz
Kayıt Tarihi : 14.11.2005 23:50:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!