Alnımıza yazılmış bu şehir
Kaçamak bakışlarıyla süzerken geceyi
Sonuçsuz yaygaraların ellerinde
Oyuncak şimdi gül benzi
Hüznün tarihine adanmış isyanlar
Ses verdikçe acının zulmün ve yiğitliğin sayfalarından
Sorgu sözleriyle itip durmakta benliğimizi
Eski hikâyeler dokundukça yaralı yüreklerimize
Ve masallar çağının saf çocukları
İnleyip durdukça köşelerinden
Biz unuttuklarımıza dönmenin gayretiyle mahmur
Vurup durmaktayız şehri bin bir yerinden
Aşk makamında hüzün makamında dökülür
Çoğu türküleri Erzurum’un
O mükedder o sancılı o muhteşem mazinin dilinden
Derinden derine yankıları vurdukça toprağına
Hind’e Çin’e giden orduların ve kervanların
Gökyüzü kararır ve bir başka sayfa açılır mateminden
Unutulmuş seslerdir artık şehirde çınlayıp duran
Sineleri geçmişin zihinlerine bağlayan
Ve geçtikçe esmerlikler ara sıra
Dağından ovasından ve beyazlığından
Sürdükçe sonu gelmez ayrılıklar her bir merhalede
Yangınlı suretlerle boy verir ateşten geçmiş yeni yüzler
Kurtarmak ve taşımaktır amaçları ölgünlüğümüze inat
Muhabbet fedailerinin çağ sürgünü evlatlarına
Sesini rengini yitip gitmekte olan malûm ahengini
(Sırrını Söyleyen Rüzgâr. Ötüken Yayınları.2016))
Kayıt Tarihi : 31.5.2017 17:24:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!