İnsan yağmurun sesinde kaybeder bazen
Dalgaların sesinde bulur kendini
Afilli bir yalnızlık çöker en derin duygularına
Uzun uzadıya donar bakışları
Kilitlenir ufuktaki kör noktaya
Kalakalırsın öylece
Onca anlamsız arbedenin girizgâhında
Mevsimler gelir geçer,
Zaman siler izlerini küskün gecelerin,
Son yaprak düşmeden düşer mi can toprağa.
Derin, düşünce ormanında kaybolurken umutlar;
Anlamı olur mu taş hecelerin
Yaşarken anlamsız ayrılıkları
Hasret mi taşır, hüzün mü canına rüzgâr
Bitmez ayazında yandığın güz
Yalnızım yalnızlıktan öteyim
Buzdan bir kalede hapis gibiyim
Ben böyle olmadım hiç
Solmazdı rengim, siyahın içinde kaybolmazdım
Yenile yenile büyüdü korkularım
Alıştıkça çoğaldı yokluğun içimde
Üşüdüm özledikçe
İçimi kavuran hasret yangınlarında
Suskun, bir başına, yalnızlık adasında
Varlığımdan bihaber yokluğunun girdabında
Bir taşım eksik başucumda
Toprağıma konacak menekşeleri bekler gibi
Aklım sende gözüm yolda
Özlemin bekleme odalarında
Biliyorum hiç gelmeyecek
O beklenen yolcu
Hiç duyulmayacak sesim
Kaybolacak yağmurun sesinde
Boğazımda düğümlenen nefes gibi
Boğulacak ardın sıra sözcükler
Kim bilir belki yine bir eylül akşamı
Hatırlayacaksın
Dudağında yine o güzel gülümseme
Bil diye söylüyorum
O benim en mutlu an’ım
Şimdiyse yitik zaman içinde muammayım
19 Mayıs 2017
Abdurrahman Güleç
Kayıt Tarihi : 6.6.2017 23:07:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!