Gözlerinden sızardı günün ilk ışıkları kızıl tepelerin ardından
Fırtınalar saçlarında ererdi sukuta, muhabbet damlardı ruhundan
Vuslat, adıydı yitik şehrin, kalpten kalbe giden yolların tozundan
Yağmurlarla gelen zifiri seller, dönerdi geriye şehrin yalçın surlarından
Ulaşmazdı hiçbir ses, kesilirdi yüksek dağların kanlı sırtlarında
Bir güvercin çarpardı kayalara, hüsran olmuş bir çift göz ardında
Sırtımda, taşınmaz yükü göklerin;
Herkes koşar, zıplar, ben yürüyemem!
İsterseniz hayat aşını verin;
Sayılı nimetler bal olsa yemem!
Ey akıl, nasıl delinmez küfen?
Devamını Oku
Herkes koşar, zıplar, ben yürüyemem!
İsterseniz hayat aşını verin;
Sayılı nimetler bal olsa yemem!
Ey akıl, nasıl delinmez küfen?