Yitik herşey
Bulutta yağmur
Nehirde akış
Zirvede kardelen
Evimde sen
En çok da gülümsemen.
Yitik şehirlerde yitik gülümsemeler yürür insanların yüzlerinde.
Sözün başlangıcı bittiği yer kadar derin ve sessizdir.
Çayın içimizi ısıtan tadında, taşın toprağın pınarında.
Zirvenin bulutunda, yağmurun zerrelerinde yağmak gibi yaşamın özüne.
Sesindeki ritimde kaybolmak ve resminde buluşmak tadında.
Yitik bedenlerde yitirilmiş umutların senfonisi demlenir.
Evleri ayıran duvarlarda mahremiyet ruhun kaybolduğu yerlerde kavuşur yollara.
Kapılar senin bedeninde evreni alır kucağına her yıldızda büyüdükçe büyür.
Gülümsemen olur zamanın çizgileri anlamlanır
Her dokunuşunda çocuk sevinçleri gibidir herşey.
Yitik sokaklarda yitirilmiş bakışlar vurur günün en soğuk anını.
Sesinde başlamayan bir sabah sana dokunmanın acıtması kalır içimde.
Kışın gölgesi düşer caddenin kuytusuna, uzağın sıcağına, gözünün beyazına.
Geç kalmış bir yaşamın izleri, kuşların göçünde göçtükçe yüreğinde.
Yaşam caddelerde birikir sessizce, sen birikirsin, ellerin ve de.
Yitik anların ruhuna duadır gülümsemen.
Elinde tuttuğun her şey güle dönüşür, dokunuşunda masalsı kahramana.
Taçlarında kırmızı buseler büyür evlerin saraya dönüşümünde.
Yitirilmiş her şey zaman, zamanda her şey tutkular ve yalnızlıklar.
Oysa bu sabahı yitirmeden sana dokunmak vardır göz ucuyla.
Yitik sözlerde yitirilmiş bir dolu gelecek ağlar gözleri yaşarmadan
Anlaşılabilir olma zamanından çok geride kalmış insanların içinde.
Hüzün öykülerin geç kalmış hayatlarına bir dövme gibi yapışıp hükmetmiş sözcüklere.
Şimdi susmak zamanıdır belki konuşmak sen zamanlı her şiiri.
Susturmak yürüyüşünde alımlı bir ceylana benzeyen endamınla.
Yitik cennet sensin, gözlerinde evrenin en uzak yıldızındayım.
Gökyüzüne savrulmuş tanelerde, yolculuklarda boydan boya, sınırdan sınıra.
Lunapark kurulmuş içimde çoktan beridir kalabalıktır kahkahalar
Ölümün sıcaklığına zaman akıtan nehirlerle bir.
Yitik sözlerin yitirilmiş kahramanıdır yokluğun, köşe başlarında yetişen sarmaşıklara benzer.
Yitik evlerin bacalarından huzur yağıyor yitik şehirlerin gözlerinin önünden.
İnsanlar dizilmiş, kalabalık durulmuş, güzellik tutulmuş, korkular yokmuş.
Rüzgarlar kavuşmuş ellerine poyrazın hırçınlığı mi desem
Lodosun acıtan senfonisi mi düşmüş yüzüne.
Bu gece sensiz geçecek her anı beklemek var, susmak var ölüm gibi
Yitik dünlerin ağıtları damlacık gibi dağılmış zamana.
Içimizi üşüten acılar serpilmiş üstümüzdeki toprağın bereketli yüzüne.
Yine sen gelmişsin yağmışsın ilkbahar esrikliğinde içimizi ısıtan yağmurlar gibi.
Yeşermiş evren ve mehtabın renkleri aydınlanmış teninde, süzülmüş gece.
Tutmuşsun ellerimden hiç duraksamadan ve durdurmadan zamanı.
Yitik zamanlarda yitirilmiş duyumsamalar hüküm sürer
Tam gelmişsin dokunmuşsun, yarım kalmış öpüş.
Yürüyüşünde kanatlanmış melekler, zaman durmuş, mekan zerrelere ayrılmış.
Yanmadan nasıl gidilir, ateşinde oysa kanmadan nasıl geçilir güneşe savrulmuş zerrelerinde.
Yitirilmiş çoktan şu mekan, şu deniz ve sensiz her şey.
Kayıt Tarihi : 12.2.2010 09:59:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Latif Memiş](https://www.antoloji.com/i/siir/2010/02/12/yitik-hersey-sensiz.jpg)
TÜM YORUMLAR (1)