Yitik bir bellek gibiyim. Kaybın en kalabalık haliyim. Çiçekleri tasmalıyor ömrüm, nevrozuna hiç uyanmadan. Kuru demetlerim, siyah kurdelelerim var. Soluk yüzlü aşıkların nevrotik vazolarında çöküş usuyum ben. Çalıma konan cin korkuları ve karabasanlar, tozluğumda merak tazeler hep, kayıtsız olmak için… Sözcüklerimin kıracındaki kuru sevda, çingenenin esmer elindeki yalana bulaşır.
Topyekûn zamirsizlik itiverir yalnızlığımı hiçliğin kefesine… Göğüs kafesimde soluğunu demlerim. Renkleri kısır, örtülü, sarı bir diken tehdidini uzatır geçmişe… Nefesi bomba yüklü, hacmi iğnelenmemiş esnek balonlar patlar, şişip şişip yeniden patlar. Her infilak yine karanlığa gömülür…
Boşluk dudak yüküdür, gelip kaybolduğum rahlede öpüverir. Hazan kaçağı bir sarılığın safrası örter her şeyi… Taşıyamadığını yüreğine kusar sarhoş adam, ilk sevdasından beri…
Avcumda ufalanmış tütünüm eksilir; yanar efkâr olur bakışlarına…
Hangi güzelin ömrü uzun olmuş ki? Her gül yaralanır dikeninden, içinden kanar özlemleri sızım sızım...
çatı katındaki odanın
kuytu bir köşesinde
kumaşındaki eski yağmurların
hüzünlü kokusuyla
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta