Beni anlayabildiğin kadarsın
fazlasını beklemem aptalca
hem senden… hem kendimden
bu kadar bakabiliyorsun anca!
ben, eski Türk filmlerinden çıkmış kadınım
bir türlü ölmedim!
Hulusi’nin torunu
Adile’nin kızı…
Aşk, vefa, sadakat bulunca karnı doyan
Fakir, dürüst delikanlıyla mutlu olup
Nuri Alço’ya acıyan kadın.
kötülere merhamet dileyen,
tecavüzcü Coşkuna beddua,
ayrı düşen sevgililere dua…
filmin sonuna kadar
kimseyi incitmemek için bekleyen
tedavülden kalkmış ruhum ben
kendi karton şehrinin
kağıt penceresinden hayata bakar
eski Türk filminden artakalan bu kadın
kırık, kadirşinas!
çizdiği manzarayı cama asar,
dışarıdakiler camı yırtana kadar
ağlamaz
“selvi boylum al yazmalım” gerçektir benim için
Aytmatov bir sihirbaz!
Şakadır ona,
gerçekolamaz
depremde ölen bunca çocuk ve Çin…
taze bir çiçek çıkarsa yol kenarında
insan olmayı hatırlatan yapraklı elçim,
huzuruma bahanem olur
ama tutmazsam başka burunlara
çiçek sanki bükük durur
Cezmi’nin dediği gibi
“40 yılda bir” değil,
400 senede çıkmaz benim gibisi yoluna…
ben gibiler “az”ız, eksiğiz, yalnızız
hatta sizin deyiminizle “aptal”!
“herkes” olmadığımız için yadırganırız,
…anlaşılmazız!
Beni anlayabildiğin kadarsın!
önce işin, çocukların
yurtdışında tatilin,
banknotların, dökülen saçların
fazlasını senden bekleyemem!
kendimi çizerim
temiz insana inanmak istediğimden
kapanmaz bir türlü yaralarım…
oysa
pencereye beraber manzaralar asmak
astığımıza inanmak,
inandığımıza sarılmak mümkün!
Ve aşk
inan aşk yok ise hayatında
ne sayısı cebindeki kadınların,
ne de rakamların
metadan öte manası yoktur
bankada hesaplarının
koy hafif meşreplerin üzerine biraz yaldız
ne farkımız var ki?
o da dişi, ben de…
etek giyip, sutyen takarız
hepiniz için “hepimiz” aynı kadınız…
farklı seviliriz diye umarız
eski Türk filmlerinden artakalan
Adile’nin kızıyım ben
Yaşlanmış, ama kuzuyum ben…
her giden ardından bir iz bırakır bilirim
kimini rüzgar süpürür “bir günde”
kimi yürekte olur “kin”
izi yorgun, cesedi bitkin…
kimi kayada çatlak bırakır
kimi izin 'kendi' olur
kimi ebediyete “iziyle birikir”…
iz değildir leke, kir!
Ben gibiler giderken
kendi kanıyla iz bırakır ardında,
kan bittiyse ömür de kesilir
bir yağmura bakar dünyaya karışmak
ama bir çiçekte tekrar dünyaya gelinir…
dedim ya,
beni anladığın kadar varsın!
karton pencereme astığım kadar gerçek,
cam yırtılana kadar kalansın
iz kalmıyor ardından…
çünkü filmde olmayan bir yalansın.
17 Mayıs 2008
Çeşme
(02: 10)
(Nuhun son gemisini kaçıranlar grubu)
Andrea and
Ayşenur YazıcıKayıt Tarihi : 21.5.2008 23:41:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
MESNEVİ ŞERİF: 2. CİLT BEYİT 2890. Nerede kerem, nerede ayıp örtmek, nerede hayâ? Yine “ Ey gizli şeyleri bütün inceliğiyle bilen Tanrı, beni küfrümde ısrar eder bir halde bırakma. Bakışım nasıl elimde değilse, gönlüm de elimde değil. Yoksa bu an hışımla gönlümü yakardım” dedi.

Kadın gözüyle, düşünüşüyle, hissiyatıyla hayata bakış ve tabii ki beklentiler...
Romanımsı, hikâyemsi bir şiir.
Biraz da deneme tarzı desem bilemem olur mu?
Farklı bir tat, farklı bir haz bırakıyor insan dimağında.
Bu vesileyle değerli Ayşenur Hanımı içtenlikle kutluyorum.
Ne yazık ki hiçbir serini okuma şansına nail olamadım. TRT'deki programlarını da hiç seyretmemişim. Öğlen kuşağı veya kadın kuşağı programlarına denk geldiğinden olmalı.
Ancak üretken bir insan.
Hayata ve insanlara kendinden çok şey katan bir programcı olduğunu birkaç videosunu seyrettikten sonra anladım.
Kırgın olmak, hayatın bittiği anlamına gelmez. Muhakkak çalışmalarına devam ediyordur.
Başarı dileklerimle saygı ve selamlarımı iletiyorum.
Hayırlı sınavlar ve sabr-ı cemiller dileriz Ayşenur hanım.
etten kemikten /
yürek çelikten olmalı /
bilenmeli çelişkiden…
çelişki olmasa
çeliğe dönüşür müydü demir /
böyle güçlü ve esnek /
bir kerameti vardır elbet /
vardır bir hikmeti
su ve ateşten…/…(N.Erlaçin)
Yıllar sonra seni bu sayfada görmek güzeldi çelik yürekli sevgili Ayşenur.
Sevgi ve selamlarımla:))
TÜM YORUMLAR (24)