Ne hikmetse, bu romanın başlangıcı
ikimizden parçalar gibiydi.
Oysa iki eksi bir artıya eşit değildi.
Ama yok öyle kolayı seçmek!
Yok sana bu aşktan azatlık!
Paslanacak ellerinde kelepçe.
Bir baksana; sevdam kaç karatlık!
Yaslanacak ruhuna dilekçe.
Yine kokun geldi burnuma:
Kış cemrelerince en tepeden yuvarlanan
çığ gibi yıkıcı, darmadağan...
Ve ben hiç konuşmadım yalan!
Çünkü ben başından beri sana hep aynı davranan
ve katlanarak sevgi büyüten bir ozan diliyim,
kopuz eskisiyim.
Belki duygu fiiliyim belki aşk fiiliyim
belki de her derdinin failiyim…
Yine kokun geldi burnuma;
inatla ruhumu sarıp sarmalayan...
Yine kokun geldi burnuma:
Artçı depremlerin merkez üssü,
enkaz altındaki şiirlerin yardım çığlığı,
biraz toprak kayması biraz güneş yanığı,
ruhundan gelen kokunun müptezel tanığı...
Düş yine düşlerime,
yağ üzerime, yıkansın bu şehir!
Ben sende heceyim, hecelerim sende şiir...
Yine kokun geldi burnuma;
inatla bedenime tutunan...
Sabah kahve kokusu,
yağmurdan sonra toprak kokusu
ve 'ilk' duygusu...
Anne karnım, ilk beşiğim, kundağım...
Ağzımda ilk süt tadım,
kulağımda ezanla 'ilk' adım...
Yine kokun geldi burnuma;
doyamadım...
Kayıt Tarihi : 18.12.2020 19:34:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Yine kokun geldi burnuma; tüm bilinmezliklere inat tanımlayabileceğim kokun…
![Derin Akkurt](https://www.antoloji.com/i/siir/2020/12/18/yine-kokun-geldi-burnuma.jpg)
TÜM YORUMLAR (1)