Zaman nedir ki! Hayatımızın akışı içinde, su gibi akıp gidiyor. Daha dün çocuktuk. İki taraftan, cicili bicili tokalarla toplanmış saçlarımızla, sokakta oyunlar oynarken, kucağındaki bez bebeğiyle evcilik oynayan küçük kız yada kısa pantolonu ile elindeki en güzel oyuncağı olan top ile geleceğin Maradona olma hayalleri kuran erkek çocuğu.
Zaman su gibi, mecraında akıp gidiyor. Aradaki zamanı ise ancak bizden sonraki neslimiz olan çocuklarımız veya yeğenlerimizin büyümesinden anlayabiliyoruz.Daha dün kucağıma aldığım kızım, gözümde büyümemesine rağmen, gün geliyor zamanı bana hatırlatıyor.
Bundan bir yıl öncesine kadar yanımda ve yamacımda idi. Ayrılık zamanı geldiğini o ana kadar idrak edememiştim. Ta ki valizlerini hazırlamaya ve ayrılık zamanının gelmesine kadar.
Eşyalarını toplarken, içimde bir burukluk ve hüzün vardı. Arabamıza eşyalarını yerleştirdik ve Eskişehir’ e doğru yola çıktık. Yurduna gittik. Ellerimle, odasında valizden çıkarttığımız eşyalarını yerleştirdim. Sonra, oradan çıktık ve beraber Eskişehir ‘ i gezdik. Öğleden sonra saat on altı gibi geç saate kalmamak için yola çıkmamız gerekiyordu. Onun da bundan sonraki dört yılını geçireceği yere alışması.
çatı katındaki odanın
kuytu bir köşesinde
kumaşındaki eski yağmurların
hüzünlü kokusuyla