Kızdınız mı,
canınız kavga mı çekiyor,
bırakıp gidin!
Gidin bir düğüne katılın.
Gelin bir hastanede,
yeni doğan bir bebeğin ağlamasını dinleyin.
Ve bin bir gece masalları ile uyandı deniz
La Fontaine çevirileri ile uyuduk hepimiz
Kedi ile farenin farkına vardığımızda
Tilkinin kargaya oyununu anladığımızda
Tüylerimizi ürperten peri hikayeleri
Meraklandırdı benliğimizi
Bir sonbahar günü sabahında
Çığ taneleri arasında güneşin soğuk ışıklarıyla
Aydınlanan yeşil vadi parkında
Don gömlek içinde bir çocuk kaldırımda uzanmakta
Sarı panjurlu evin köpeği balkonda havlamakta
Uzay çatılı konaktan bir çığlık kopmakta
EY SALKIM SÖĞÜT
Neden boynu bükük mağdur durursun
Rüzgarın koynunda savrulursun
Bilirim
Seninde var bir gamı kederin
Nineler el açmış ağlıyor
Vatan uğruna toprağa düşen evlatlarına mı
Aç, susuz yalnızlıklarına mı
Kurtuluş ümidi bulup ta kaybettiklerine mi
Hayır, asla
Feda olsun vatana bütün yiğitler
Gün yine karanlık
İkinci günün ortasında
Ulaştık düşe kalka
Yeni görev için duyulan üzüntü
Beş günlük koşuşturmanın verdiği yorgunluk
Sıkıntılı yolculuğun enfes yeşiliyle
Haydı git güzelim
Yolun açık olsun
Beni terk ettin demeyeceğim
Sana hiç sitem etmeyeceğim
Yaşadıklarımız mazide kaldı artık
Hayal edebildiğim kadar
İstanbul Topkapı da Surdibi
Ayyaşlar memleketi
Akşam yedi olunca
Sokaklar umumi meyhane
Sur önünde banklar yataklı
Kısaca ayrıcalıklı
Gün bitimine doğru
Hiç aydınlanmayan gündüzün üstüne
Karanlık çökmekte
İlacın olmadığı
Telefonun bulunmadığı
Postacının kapısını çalmadığı
İnsanlar beni neden anlamaz
Neden sırt çevirir, neden dinlemez
Gönül dostlarım bile hicran eylemez
Maziyi unutur, çekip giderim
Ne geldiyse başıma bunlardan geldi
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!