15 Kasım 1949'da Urfa'nın Halfeti Kazasının Tilaze Köyünde Fırat Nehrinin hemen kıyısında bir evde doğdum. Babam Müslüm Aksoy 1946 Yılı Malatya Akçadağ köy Enstitüsü mezunu bir ilk okul öğretmenidir. Doğduğum Köy de babamın ilk görev yeridir. Ayrıca o köye atanan ilk öğretmendir. Annem okuma yazma bilmez. İlk okula Babamın köyü olan Urfa ili Halfeti ilçesinin CİBİN (Saylakkaya) köyünde başladım. 1959 yılı Eylül Ayında Gaziantep'e göç ettik. İlk okulu Gaziantep Yavuzlar İlk okulunda bitirdim. Orta okul ve liseyi Gaziantep Liesinde İftiharla bitirerek 1966 yılı Haziran ayında Mezun oldum. Aynı yıl yapılan Üniversite imtihanını O zaman 6 tercih hakkını Asil listeden Kazandım. İstanbul Tıp Fakültesini de kazanmama rağmen Yurt Kolay bulurum diye ve Memleketim Gaziantep'e yakın diye ANKARA ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİNE kaydoldum. 1972 Yılı 9 Eylülünde mezun oldum. Burslu olduğum için 17 Ekim Erzurum ili Olur ilçesi merkez sağlık ocağında işe başladım, 2 yıl burda, 1 yıl Giresun merkez sağlık ocağında, 1,5 yıl kadar da Ankara'nın güdül ilçesi sağlık merkezi hekimliği yaptıktan sonra Mecburi hizmetimi tamamladım. 1976 yılına askerliğimi 4 ay kısa dönem olarak Ankara'da Hava Kuvvetleri Komutanlığında doktor olarak yaptım. 1976 Yılı sonunda Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Cildiye kliniğinde Uzmanlık için girerek, 10 Ekim 1980 tarinde uzman oldum. 1981 yılı 31 Mart tarihinde Mersin Devlet Hastanesi Cildiye Kliniğinde işe başladım. 1987 - 1990 Yılları içel Sağlık Müdürlüğü, 2001 - 2004 yıllarında iki kez Mersin Devlet Hastanesi Başhekimliği Görevlerinde bulundum. Ayrıca 1983 _ 2001 yılları arasında aralıklı olarak başhekim yardımcılığı yaptım. Halen Aynı hastanede Cildiye Uzmanı olarak çalışıyorum.
Eserleri
Siyah Gülün Gelinleri isimli şiir kitabı(Babam şairdi, Babaannem de maniler söylerdi. Kitapta onun manileri de var. Onun babası yani babamın dedesi halk şairiymiş. Biz Türkmenlerde halk şairi çok çıkar. Amcamın kızı Cumhurbaşkanlığı şiir ödülünü aldı. Ben de 12 yaşımdan beri şiir yazardım. O küçük defterleri atmamış saklamıştım. Hatta onların fotokopileri de kitapta var. Kitapta 15 yaşında yazılmış şiir de var 60 yaşında yazılmış olan da. Her şiiri yazıldığı yaşa göre değerlendirmek gerek. Yoğun idarecilik ve meslek hayatımın yoğunluğu nedeniyle bastıramamıştım. Başhekimlikten ayrılınca zaman buldum. Şiir benim için bir yaşam tarzıdır. Kitaptaki birçok şiiri Fakültedeki ders notları ve kitaptan topladım. Hiç bir şey bu küçük kitabı basmak kadar mutlu etmemişti. Artık ölürsem arkamda küçük de olsa bir eser. Hayatta ilk defa kendim için birşey yaptım. Herkes şiir yazabilir ama toplum kabul ederse ŞAİR olur.)
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!