Canım; sen o gün geldiğinde vardı üzerinde bir hüzün ve ayrılık. Düşmüştü yüreğine kor gibi ama belli etmiyordun. Kızım demiştin ya o akşam, sana yemek hazırlamıştım; sevinerek yemiştin be baba… o anki kızım demen hiç ama hiç aklımdan çıkmıyor yıllar geçmesine rağmen hala kulaklarımda çınlıyor. Canım canım BABAM neden? böyle olmamalıydı. Bizi böyle boynu bükük bırakıp gitmemeliydin.
Neden neden bu ayrılık?
Sen gittin ya hayat zehir zindan oldu bize,
Sen gittin ya nefesimiz ve gülüşümüz yok oldu,
Sen gittin ya bütün ümitlerimiz tükendi
Sen gittin ya biz tükendik,
ve sen gittin ya biz özlem ve hasretle doluyuz. (sadece sana) .
Sen yıkılmaz bir çınardın. Ama şunu bilki babam hergün ve hergece hiç aklımızdan çıkmıyorsun. Bakıyorum çevremdekilere BABA diyenleri o kadar çok kıskanıyorum ki ağırıma gidiyor. Kıskanıyorum elimde değil. BABA sının kıymetini bilmeyenlerin baba demesine deliriyorum. Onlar babasızlığın ne demek olduğunu bilmiyorlar be baba. Çile çekerek büyümenin ne demek olduğunu bilmeyen duygusuz insanlar. Onlar için hayat toz pembe. Biz 4 kardeş ne çocukluğumuzun ne de gençliğimizin tadını alabildik. Ha şunuda unutmadan söyleyeyim evliliğimizde senin yokluğunu kullanarak hayatı zindan eden insanlar olmadı değil. Onları da rabbime havale ediyoruz. Bunların hepsi senin eksikliğin be baba.
Babam canım babam büyüdük yıllar geçti evlendik. İki tane kızım var baba. Biliyormusun evlendim ama herkes güler eğlenir ama bizim içimiz kan ağladı be baba bir boşluk ki yeri doldurulamaz. İki tane torunun var babacım. Kızlarımla senin yanına gelmiştik bayramda. Şevval sana dua okudu ve cebinden çıkarttığı şekerleri sana getirdiğini söyledi ve mezarının üzerine bıraktı. Gördün mü canım babam. Yangın dinmiyor be baba. Hiç de dinmeyecek sanırım… Kızlarım seni çok merak ediyorlar. Şevval Anne Ali dedem nasıl biriydi, anlatır mısın diyor. Bende başlıyorum bizimle nasıl oyunlar oynadığını, nasıl sevdiğini anlatmaya,
gözündemi kalacaktı be baba bu kadar bağlıydın bize.
Biliyorum ki bizlerin okudu kuran seni haberdar ediyor. Okuyorum seni rüyamda görmek istiyorum ama göremiyorum. Çok özledim baba dayanamıyorum artık. Sana sıkı sıkı sarılmak ve babam demek istiyorum.
Sonsuzluğun başlangıcında buluşmak dileğiyle….
CANIM BABAM.
Ali ATLAMA ‘ nın Kızı
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta