Cengiz Çetik - Yılların Öğretmeni/ÖYKÜ Ş ...

Cengiz Çetik
296

ŞİİR


5

TAKİPÇİ

Öğle vaktiydi. Orta boylu, şişman, kır saçları dağınık, alkolden kızarmış burnu ve ağzından hiç düşmeyen sigarasıyla öğretmen Mustafa Başakoğlu, okulun salonuna girdi. Elini tıraşsız yüzünde gezdirerek, düşünceli düşünceli yürüyordu. Derken birden bire... Öykülerde bu “derken birden birelere “ sık sık rastlanır. Yazarların hakları var. Yaşam o kadar beklenmedik olaylarla doludur ki beklemediği anda sevinci, acıyı, sevgiyi, tadabilir. Sonunda da ölümün o sıcak nefesini...
Derken birden bire: “Ah! Çok özür dilerim. İnanın istemeyerek oldu.” Eziklik içinde elini yere düşen ufak, şişman adama uzattı. “Durun. Yardım edeyim. Elinizi verin.”
Adamın sert bakışlarıyla karşılaştı. İrkildi. Bir adım geriye gitti. Adam yerden kalktı. Şapkasını aldı. Eliyle temizledi şapkasını ve saçsız başına yerleştirdi. Kaşlarının altından kızgın kızgın bakarak, şapkasını düzeltir gibi yaptı.
Öğretmen Mustafa, bağışlanmamanın ezikliği içerisinde, şaşkın dolu bakışlarla ağzındaki sigarayı düşürür.“Efendim... Ben... İnanın isteyerek olmadı. Dalgındım. İna...”
Sözünü bitiremeden; iyi giyimli, her halinden otoriter bir insan olduğu belli olan adamın, sert sözüyle durakladı: “Eee... Yeter artık! Bir de isteyerek çarpsaydın. Tamam, bir şeyim yok dedim ya. Allahallah...” Başını sallayarak uzaklaştı, gitti.
Öğretmen Mustafa, bir süre ardından baktı, kaldı. Gözleri doldu. Utanmasa ağlayacaktı. Bu yaşına kadar kimseyi incitmeye kıyamamıştı. Kimin yardıma ihtiyacı olursa; gece demez, gündüz demez, işini bırakır,yardımına koşardı. Ama şimdi çaresiz ne yapacağını şaşırmıştı. Sonra müdürün kendisini beklediğini hatırladı. Geç kalmıştı. İkinci kata ayaklarının ucuna basa basa çıktı. “Müdür beni niye çağırttı acaba? ” diye söylenmekten kendini alamadı. Müdürün kapısına yaklaşınca ceketinin düğmesini ilikledi. “Benden on onbeş yaş küçük ama yine de müdürüm.” Kapıyı tıklattı. Yavaşça açtı. “Girebilir miyim? ”
Müdür, orta yaşlarda hafif kır saçlı, gözlüğü kalın çerçeveli, kısa boylu ve oldukça şişman biriydi. Okuduğu kâğıdı, masanın üzerine bıraktı. Ayağa kalkarak, hafif bir tebessüm ederek: “ Buyurun, gelin hocam.”

Tamamını Oku