Yıllanmış Sen Şiiri - İrem Demirci 2

İrem Demirci 2
10

ŞİİR


0

TAKİPÇİ

Yıllanmış Sen

Yıl almış, kırmızı bir şarabın çekiciliği vardı sende.
Elde değildi etkinde kalmamak,
ama her yudumda başka bir sırrın dökülürdü ortaya;
ve her sır, bir öncekini ağırlaştırırdı.
Sanki bakışların anlatıyordu birçok şeyi,
ama hep yarım, hep eksik.
Bir yapbozun kayıp parçası gibiydin,
direnen tamamlanmaya,
hep biraz eksik kalmayı isteyen.
Bense yanlış yerlerde aradım durdum o parçayı,
çözümsüz bir denklemde,
manasızca oyalandım.
Bir film şeridi gibiydi seni izlemek;
rüzgarda uçuşan saçların,
zamana meydan okumuş göz kenarlarınla.
Bir ahenk tutturmuş dans ederdi tüm karelerin,
ama hep fluydu sahneler,
ve sen hep jenerikte kaybolan bir isimdin.
Herkes seni çözememekten şikayetçiydi,
ben ise yorulmuştum bu eylemden.
Teslim oldum kaybolmanın cazibesine,
belki de bilerek sevdim bilinmezliğini.
Sen her şeyi sıfırlamakla meşguldün,
ustaca siliyordun izlerini,
bir hayaleti sevmek gibi geliyordu sana yaklaşmak.

Ne kadar koşsam, hep bir adım öndeydin,
ne kadar koşsam hep kaçar gibiydin.
O yıllanmış şarabın etkisi,
damakta tatlı bir buruklukla başlayan,
ama sonunda acıya dönen cinstenmiş.
Zarif bir bıçak yarası gibi,
kanatır,
ama iz bırakmazmış.
Senden öğrenmiş…
Gece sessizmiş, şehir ve ben uykusuz,
gökyüzü de griye çalan bir tuvalmiş,
benim boyadığım.
Duvarına astığından farklı,
flu bir silüet, eksik bir resim.
Tamamlanmak istendikçe dağılan,
bakıldıkça anlamını yitiren bir eskiz.
Gözlerim, seni aradı gecenin içinde hâlâ.
Bir ışık, bir iz, bir nefes…
Ama karanlığın,
senin ustalıkla gizlendiğin bir perdeydi.
Ve ben o perdenin ardını merak eden çocuğun sabırsızlığıyla,
her adımda daha da derine bakıyordum.
Şehir suskun, caddeler boştu.
Bakışlar donuk,
hissizdi insanlar.
Bense sana olan yasak, çaresiz hislerimle,
bir duygu hüzmesi gibi dolanıyordum aralarında.

Kaldırımlar adımlarımı yakalıyor,
içine çekiyordu beni adeta.
Ben,
senden sonra ben değildim.
Yönünü bir türlü bulamadan dolanıp duran,
hangi şehre gideceğini bilmeyen bir otobüs;
kimin dudaklarına layık olduğu bilinmeyen,
acı, tatlı ama o şehvetli öpücüğün ta kendisiydim.
İçinde olduğum labirentin tosladığım her duvarı,
sana dönüşen bir illüzyondu sanki.
Gözlerim kamaşır,
gerçeği sorgular,
yine senin hayalinle yola devam ederdim.
O labirentin her duvarına seni çizmiş,
geçtiğim her duvardaki resmine hayranlıkla bakmıştım.
Yönümü bulamadan kaybolup,
dolanıp durmuş,
neredeyse yollarında dağılmaktan zevk almışım.
Dokunuşlarının altında eriyen,
itaat içindeki o en sevdiğin hâlim gibi.
Ve şimdi anladım:
mesele,
aslında seni çözmek değilmiş.
Sadece varlığının gölgesinde yaşamak,
o bilinmezlikte nefes alabilmekmiş.
Ama sen bilmiyorsun ki,
nefesini alıyor insanın o bilinmeyenler.

En hakiki gerçeklerde bile şüpheye düşüren,
en sağlam adımlarda bile bileğini burkturanmış.
Şüphe tek gerçekmiş,
senin bilinmeyenlerinin yanında.
Şüphelerim bile benim dostummuş,
senin gizli duygularının karşısında.
İşte sen,
her yudumda daha da sarhoş eden,
ama hep ayık bırakacak kadar yarım kalan
o kırmızı şarapmışsın.
Varlığının şiddeti,
gözlerinin tuttuğu esaretimle,
ben o şişenin dibinde kendimi unutmuşum.

İrem Demirci 2
Kayıt Tarihi : 24.12.2024 15:09:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!