dostluğu ne çok umursadım
sevgiyi ne kadar çok
barışı, özgürlüğü
eşitliği ah ne de çok
yıllar mı çok uzun nedir
ölüm dolaşıyor sinsi sinsi
elleri ceplerinde
uzun kara paltolu
yabancı gibi
öyle ansızın dalıyor ki evlere
gözsüz de ağlanır, yaşsız da
ki, iki kalp birbirine ipsiz bağlanır.
ah nasıl da hoyratça oynuyordun
çocukluktan yarım kalmış heveslerin
ve sevgisiz hayatından derlenip
parmak uçlarını zorlayan öfkelerinle
bir topaç misali durmadan
fırlatıp atarak
dolandı durdu etrafımızda,
kasvetli bir sessizlik gün boyunca.
sonra alıp fırtınayı getirdi,
akşam olunca duvarlarımıza.
ve alıp götürdü fırtına;
ne kadar umut,
ne kadar düş,
ne kadar özlem varsa biriktirdiğimiz
yarınlara...
yıldızlarca şiir yazdım
her biri yıldızını bulsun diye
hepsini gökyüzüne saldım
oysa yıldızlar da ayrılığı özümsemiş
geriye döndüklerinde anladım.
denilebilir ki
hiç kullanmadılar onlar
kendi bedenlerini
elleri vardı ama
kullanmadılar
tutuşturup ellerimize silahları
yarısı mit
yarısı it
yarısı halk
olan yerdeyim
burası silopi
dostlar merhaba
ben güle soracağım artık
bilmesin varsın aşkı, sevdayı
sormayacağım asla bülbüle
bilse de bir şey ifade etmiyor çünkü
yetmiyor sürdürmek sevgiyi sürdürmeye
yağma yağmur, deli coşkun
yağma boşuna
geceden dökülen kanlar
çoktan geçti tutanaklara
silinmez bin asır yağsan durmadan
silinmez sularınla...
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!