Yıldırım Bayezid Han'a Mersiye

Ramazan Adil Uysal
145

ŞİİR


1

TAKİPÇİ

Yıldırım Bayezid Han'a Mersiye

Tecelli etti kader, sürçtü atının ayağıyla
Şeref ve istiklalle aziz kılmışken rabbi yıldırımı
İhanet çemberi sıkmış mengenesini bütün kahrıyla
Düşürüp atından esaretiyle cengaver ihtişamını.
Ne korkunç vaveyladır kopar ankara ovasında
Yanıyor altı asırlık ihanet kandili tarihin burcunda;
Yamanmış bırakıp cepheyi bel verip de timura
Hançerlemiş kara tatar sırtından rumeli askerini.
Henüz vasıl olmamıştır encamı hitamına beşer
Titrer maşer-i vicdan, şecii yıldırımlar düşer
Şimşek sadalarıyla huzur-u mahşeri bekler.

Hey hat! Harp hiledir! Harp hiledir!
Yıldırım demek mertliktir, cengaverliktir
Sekiz asırdır bilenmiş en parlak hançerdir
Öyle ki, korkusuz jan’ları tir tir titretir
Gayesi kendinden öncekileri geçmektir;
Niğbolu’da iki günlük yoldan şimşek hızıyla
Macar ordularını kahreden gece bühtanıyla
Bre doğan! Bre doğan! Diye seslenmektir.
Koca timurtaş paşanın mağruru aczeden nidasıyla:
-Yıldırım Bayezid Han;
Türedi padişahlardan değildir!
Dededen babaya gazalarda yoğrulan
Kafirler diyarına nur-u islamı taşıyan
Bu yüce, kutlu yüreklerde hanedan
Hadim-i kur-an’dır Yıldırımhan!

Her ne yaşanmışsa tarihte biiznillah kaderdir
Esasen hiç biri askersizlik değil, ihanettir
Ecramıyla yakıp yıkmışken belde-i islamı cengiz
Yoktur bizim asla timur hana töhmetimiz
Ezel-i takdir ki rabb-i celilin nusretidir
Bundan öte bize düşen yalnız sabr-ı cemildir.

Devlet başa, kuzgun leşe!
Dedi de timura koca timurtaş paşa
Demedi eski krala güle güle
Hoş geldin yeniye
Riya ile el etek öpmeyi değişmedi esarete
Boyun eğip yalvarmak, ram olmak mı asla!
İncitmez demirden bilekleri pas tutmuş halka!
Çelikleşmiş yüreğini bağlamışken koca hükümdara;
Sükut-u hayale uğramak düşünce timura
Tarih en çok yıldırıma meftundur, güzelcehisarla.

Durmuş ahengi, akmıyor bursa’da zaman
Hasretinle yeşile büründü emirsultan
Leşker-i duanın önünde tükenince şark gailesi
Kuşandı kılıncını oğul çelebi ile gaza leşkeri;
Başlıyor kaldığı yerden ehli saliple hilal cengi
Yengiler katmer katmer yükseliyor kınından
İftihar ediyorken başınla tarih yazan münevver
Bu yeşil, evliyalar bendesi elem çekiyor
Şecaatin, kurşun eriten gözlere mil çekiyor
Rabbin, senin için dünya ve ahreti setrediyor.

Yapraksız ve çiçeksiz bahara güller küskün açar
Vatansızdır telgrafın tellerine tünemiş kuşlar
Agulu gülşen olmuş bülbüle ahirinde bahar
Yağız atlarıyla yitip gitmiş bir bir güzel insanlar
Soğuk küller saçar bağrına yediler, kırklar;
-açmış aguşunu, süslüyor ridasını cenab-ı resul
Rikabıyla seriyor ayağına cenneti, gül!

Hey koca sultan! Yıldırım bayezid han!
Gülle, nara, vaveyla gibi avrupayı
Güneşi kıskandıran kılıcıyla şal gibi dokuyan
Bir ihanet çemberinden tarihi kuşatan
Şeref ve bağımsızlık timsali osmanlıyı
Altı yüz yıllık çınar gibi tarihe kazıyan
Et ve kemikten yoğrulmuş en kutlu hakan;
-ne olurdu atının ayağını tökezleten taş
Oluvereydi de düşürmeyeydi bu yumuşak baş
Sen ki, çağları ve mekanları aş
Değiştir şimşek hızınla makus talihi
Sana binlerle fedadır canım ve ruhum
El açmış cami-i kebir’de rabbime yalvarıyorum
Kederimden başıma toz-toprak saçıyorum
Neredesin ey pir-i asalet
Bu şerefli milletin en civanmerd efendisi
İstiklal ve şecaat fedaisi
Sen yoksan millet yok, istiklal, memleket yok
İşte ruhum
Kalk ve şahlan, ey ölümsüz merhum! ..

Ramazan Adil Uysal
Kayıt Tarihi : 6.3.2007 23:50:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Ramazan Adil Uysal