Esmer günlerin küheylanı,
kaç yıl geçti varlığından beri.
Otuz dörde on dört asır yirmi`den.
Yirmi yıl ve artı on dört yıl.
Kumrallar olarak geldi yirmi,
ve esmer günlerse on dört asır.
Nicelik ağır bassın bu yerde, bu konu olanda,
ki olsun asırlar da yıl bari.
Çünkü öyle yüzyıl; da aya borçlu,
öncedenki yirmi yıl`daki kumral geçişler de.
Ve Ay Dede, bir gülmüştü pir güldü;
ortaya çıkanlar kumral yirmi`yi
bile aldı götürdü.
Beraberce çıktıklarında
kumral yirmi ile ay gök katına,
o on dört asır orda bekliyordu onları.
Bekleyen mi kazanır, ilerleyen mi;
önce bunu tatmalı.
Ay, esmer günlere de çıktı;
iyi gün kötü gün ayrımı gözetmedi.
Böylece beklemeler de güzelleşti.
Kar yağınca da bir başkalaşım doğdu,
kömür mahzenine giren
kaldıraç küreklerin kapıcının
işe yarayacak köprüler olduğu.
Yıldızlar çıktı karanlıklar içinde.
Yaşamımızın bir devamı oldu
güneşi ve karı takibeden mevsimler.
Şu halde, devam demek gerek.
Ve ama içtekiler
dışa çıktığınca
ya da çıkarıldığınca yetecek.
Kürekleri toplamalı
kalorifer kazanı devamı gelen o kilerden
-efrada; pata küte, yalapşap. Denetimlenmeli,
gerektirmeli denetimi,Bel vurmalı toprağa
ki ayılsın da gök küre.
Hiçbir şey arasında ayırım yok
yüzeyimizdeki bizim aramızda.
Yirmi yıl hatta, özellikle, geçti on dört`ten ileri...
o fark edilemeyen, zayıf sezilgen
saniyesinde,
her şeyin ötesinde...
akın akça
Akın AkçaKayıt Tarihi : 19.1.2008 06:28:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!