Kar yağdı saçlarıma hiç erimeyecek olan
Ilık rüzgârlar esti içimde ve ısındım
Zümrüt yeşili yosunlar bürüdü heryanı
Limon ağaçlarına uzandı zarif eller
Alaca karanlıkta yollara düştü bir çiftçi
Rumuz kullandı hakkını ararken iki işçi
Isırgan bir köpek belediyece zehirlendi
..
Bembeyaz kar olmuşsun, anam-babam,
Kuşbaşı kuşbaşı yağıp duruyorsun pencerelerime
Testekerlek bir ay ışığı altında.
Afacan tozaklarında yılbaşı pırıltıları;
Kıvılcım, kıvılcım,
Yıldız, yıldız,
Bu büyük buluşma gecesinde ne sen yalnızsın,
..
HAYALLERDEN GERÇEĞE AZMİMİN ZAFERİ 5 - Bölüm
Saygıdeğer gönül dostlarım: Her Türk evladı gibi bende vatan, bayrak aşkıyla milletime hizmet edebilmek için çaba sarf ediyordum. İş yerimden izin alarak askerlik yoklamamı yaptırdım. Patronum ve ailesi beni çok sevmişti. Hatta kızları da sempati ile yaklaşıyorlardı. Benim nişanlı olduğumu bilseler de büyük kız ilgi duymaya başlamıştı. Ben sevdiğime ve ekmeğini yediğim yere nankörlük edemezdim. Hayalimde hep örnek insan olma düşüncesi vardı.
Uzun süre nişanlı kalmamın sebebi de bana eş olacak birinin sevgiyle yaklaşmasıydı. Nihayet beklediğim mektubu almıştım. Nişanlımdan sevgiden, yuva kurmaktan söz eden cümleleri defalarca okudum. Düğün tarihi belliydi benim köye dönmemi bekliyorlardı. Beraber kaldığımız arkadaşlarla sırrımızı paylaşıyorduk. Düğün için biriktirdiğim paraları yatağımın içinde sakladım. Gideceğime yakın maalesef tuvalet penceresinden eve hırsız girmiş çalmış.
Akşam eve geldiğimizde fark ettik. Arkadaşlarım bizimde sigaralarımızı çalmışlar dediler ama ben onlara inanmadım. Çünkü ben ağlarken onlar alay edip gülüşüyorlardı. Onlardan ne kadar çok kuşkulan sam da gözümle ben görmeyince suçlayamazdım. Sigara içmiyordum, kötü alışkanlıklarım yoktu.
..
Dolaşıyorum bir yılbaşı akşamı,
Yine serseri geziyorum sokakta,
Dinliyorum ben kalbimdeki yaramı,
Senle buluştuk bir Aralık akşamı.
Ne geceydi o anlatamam bir bilsen,
Ağlamış olan gözlerimi hep silsen,
..
Arkandan kalkan trenin sireninde
Siren’ler vücut bulur,mitolojide:
Hep bir ağızdan başlarlar
Ve sonunda aptal gemicileri
Kayalara bindirtirler.
Güzel sesleriyle gemicileri büyülerler,
..
MUHASEBE
Bu kadar yaprakları nasıl da kopartmışım,
Rüya gibi gözümü açmışım,kapatmışım.
..
Selamünaleyküm can, beş Ocak Çarşamba,*
İki bin on bir sene, yeni yıl Merhaba.*
**
Eskidik bir yıl daha, gözümden yaş düşer,*
Yıkılır ömür evi, özümden taş düşer.*
**
Sevinme be birader, menzile yol yakın,*
..
Selamünaleyküm dost, yıl iki bin on bir,
Yirmi altı Kasım Cumartesi, hoş tabir.
Nur Cumanın ertesi, Hem hicri yılbaşı,
Muharrem mübarek ay, Gül aşure aşı.
Tebrik eyleriz gülüm, Hak bereket versin,
..
Yılarca tek başıma geçti yılbaşı
Ne oğlum var kızım yok yanımda
Karar verdim olacaktım bereber
Olmadı ki şansım yaver gitmiyor
İçeceğim tek başıma yanlızım
Açacağım şarap rakı ne varsa
..
Yeni yılınızı kutlar mutlu yıllar dilerim.
www.gaffarli.tr.gg
Yeni yılda gaffarlıya rahmet yağsın.
Ekili hurmaları bol bol para eylesin.
Tarlalarındaki ekinlerini domuz yemesin.
..
Herkes güler, oynar neşeli, bense hep hüzünlü.
Oturur masamda düşünürümde bin bir türlü,
Kimi Noel’i kutlar, kimi şarap yudumlar,
Ama Müslüman’ca değil atılan tüm adımlar.
Noel için yok edilirken milli servet.
Ne zaman doğdu bilinmiyor Hazreti Muhammet.
..
Bu gün 16 Aralık,Kurban bayramına dört gün,yılbaşına ondört gün var.Hadi yılbaşı için bir gün daha ekleyelim.Benim için çok önemli ve çok güzel geçen günlerden biri.Sevinçliyim ve mutluyum.
Bu gün sanalda tanıştığım, Kocaeli’de yaşayan şair arkadaşlarımla Kavaklı sahilinde buluştum,tanıştım.Günler öncesinden heyecanlıydım,ilk kez buluşup tanışacaktık.
Hanımı aldım yanıma,Kavaklı sahilinde bildiğim yerleri anlatarak belirli bir yere geldik.Orada tek başına bir adam yürümekteydi.Yanına yaklaşıp sordum:
-Afedersiniz, buraları bilir misiniz?
-Pek değil ama nereyi arıyorsunuz?
-Tropikal kafeyi
-Bende orayı arıyorum, şurası galiba..
..
Bak yine yaptın yapacağını
Yine bir yılbaşı gecesi yalnız bıraktın
Senin yerine senin için doldurduğum kadehe baktım
Senmişsin gibi onunla konuştum
Sanaymış gibi şerefe dedim
Senmişsin gibi bardağın beline dolanarak dans ettim
En güzel şarkıyı senin yerine onunla söyledim
..
Bir uyku muydun inadına nefes aldığım
Bir kitap mıydın
yoksa bir şiir, adı önceden konulmuş
Bir terlik miydin havaalanlarında
ya da müslüman bir çorap mıydın yılbaşı gecelerinde
Kar yağardı yaşadığımız parmaklara
Savaşlar hep gözlerde biterdi
..
Kirvem kirvem can kirvem,
Gonul bagimda tac kirvem,
Yeni yilin kutlu olsun.
Oniki Imamlar duasi hep
Ustunde yolun acik olsun
Gonlunde Bagdat sehri,
..
Yasak aşktı bizimki, seni elden gizledim.
Adın bende sır kaldı, demedim, diyemedim...
Yüreğimi kavurdun, sızladım için için,
Aşkın ile yanmaktan, caymadım, cayamadım...
Bir kerecik el ele, bir yerde buluşsaydık,
Kimseden çekinmeden, gezip de dolaşsaydık,
..
Yavaş yavaş alışmaya başladığımız acemi birliğinde hafta sonu çarşı iznine çıkabilmek için adeta saatleri sayardık.
Çarşı izninde yaptığımız telefon görüşmelerimiz ve içtiğimiz
demli çaylar, sivil hayata olan özlemimizi unutmamızı sağlıyordu. Yemin törenine kalan sayılı günler, eğitimlerimizi
yoğunlaştırıyordu. Gündüz yapılan arazi ve spor eğitimlerini,
akşamları yapılan anfideki dersler takip ediyordu.Ders bittiğinde karanlıkta ve koşturarak koğuşa dönerken yol kenarında bulunan 40 cm’lik kanala fark etmeden düşmem
neticesi burkmuş olduğum ayağımı tutarak kendimi zor attığım yatağımdan, gece ayağım şişmiş ve çok ağrılı olarak uyanmıştım. Sabah içtimaya çıkamadan direk revire giderek,
istirahat almak zorunda kalmıştım. Acemi birliğimin 10 günü
..
Küpeşteye ayaklarımı dayayıp heyecanlı çırpınışlarıyla vapura eşlik eden kuşlara Beaudelaire mısralarının sırrını anlatıyordum; “Ama bir an hazzın sonsuzluğunu bulmuş olan için, lanetlenmenin sonsuzluğunun ne önemi vardır ki! ” Tekinsiz cesaretiyle sarsan bu sorunun modern yaşamdaki cılız karşılığını düşündüm. O hazzın sarhoşluğuyla kendisini unutup sanatla, teninin altında kıymık gibi son âna kadar yaşatabildiği inançlı bir aşkla, bazen acının çaresizliğiyle hayatı kutsayanların direnişi gerçekten kaç kişiyi derinden etkiliyordu? Kış güneşinin ılık rehavetiyle düşüncelerini denize salmış insanlara baktım bir süre. Hayat olanca sıradanlığıyla akıp gidiyordu işte... Solgun yüzleriyle gazetenin kirli sayfalarına öylece bakakalanlar, müzik dinlerken bildiğimiz dünyadan kaçanlar, gözlerini sıkıca yumup vapurun kunt gövdesine çarpan dalgaların ritmiyle hayallere dalanlar... Ve ‘lanetlenmenin sonsuzluğunda’ yarattıklarıyla, trajik hayatıyla ebedileşen özel bir kadının hikâyesiyle nerede yaşadığını kısa bir süre için unutan ben. Arada kucağımdaki kitabı kapatıp onun resme, yazıya, sevmeye tablolarında göstermeyi sevdiği kanıyla tutunduğu halde cehennemine nasıl tahammül edebildiğini kavramaya çalışıyordum.
Frida’nın acı, yaratma ve haz labirentinde parçalanıp dağılmış olan hikâyesini yüzlerce belgeye ve mektuba dayanarak yazan Rauda Jamis, onun kendisine sadık kalmayan adamlara her koşulda sahip çıktığını söylüyor. O sevdiği erkeklerin zekâsından, kendisine hissettirdikleri ‘özel ve çekici kadın’ muamelesinden hoşlanıyor ve sonuna kadar bunun tadını çıkarıyordu anlaşılan. Erkeklere kendisini aldatacaklarsa bunun ‘yataktan’ öteye gitmemesini, bu durumda da arzulanan kadını ‘sevmekten’ özellikle kaçınmalarını istiyormuş. Gerçekten bunu talep edecek kadar kaygısız mıydı Frida? Hayır, ilk anladığınız manada değil. Jamis’in biraz saf tesbiti beni biraz gülümsetti doğrusu. Her koşulda sanatına, bağımsızlığına, özgün duruşuna sahip çıkan, yaşadığı sürece eksikliğinin yerine sabrını, çekiciliğini yeteneğini koyan Frida, çok arzu edilmediği halde sevilebilen kadınların daha ‘tehlikeli’ olduğunu bilmiyor olabilir mi? Bu onun reddedebileceği basit bir gerçek değildi. Belki kendisinden bir başkası için vazgeçilmesi fikrine tahammül edemediği için rahat kadın taklidi yapıyordu. Ya da ‘öteki kadın’ olma ihtimalinin kibri onu çok sıkıştırıyordu, kim bilir?
Uçamayan bir kuş...
Vapurdan inip Noel ve yılbaşı için süslenmiş ışıltı caddelerin kalabalığına karıştığımda kendini uçmak isteyip uçamayan bir kuşa benzeten Frida gibi biraz eksik, epey sakat hissediyordum. Hastalığını, fiziksel acılarını, tutsak olduğu yalnızlığını kaderinden ayıramayan sağlam bir karakterin hikâyesiyle, içimi kamaştıran tarifsiz sıkıntılar birbirine karışmıştı sanırım. Kadim şehrin dar sokaklarında daha evvel hiç görmediğim kiliseleri ziyaret ettim. Mum ışıklarının kızıl alevleriyle gölgelenen salonlarda, kadınların sekerek yürüdüğü tenha avlularda, dallarda kuruyan yabani incirler gibi parçalanan mor gök kubbenin altında gizlice dua ederken Frida’nın söylediği o çarpıcı cümleyi hatırladım: “Gerçek güçlülük güçsüzlük maskesi taşır.”
..
Yastık tüyleri gibi havada dağılan karların, yere boylu boyunca uzanan tembel, iri, beyaz bir kediye benzeyen uysal şehrin üstüne yumuşak daireler çizerek dökülmesini seyrederken, rüyasında rüya gördüğünü fark eden bir insanın bilinciyle dolaptan çıkardığım hatıralara yeni kıyafetler giydiriyordum. ‘Hatırlama oyununun’ en eğlenceli yanı bu bence. Geçmişi çıplak ve keskin ayrıntılarla hatırlama çabasından yorulan zihin, bir süre sonra kendisini kandırmayı öğrenip hakikati mutluluğun kırılgan dokusuna uygun hale getiriyor. Gölgelerin uzamaya başladığı bir yaz ikindisinde ‘onun’ nasıl baktığını hatırlamaya çalıştığınızda mesela, özel bir bakışı arzularınıza, hayallerinize göre tekrar yaratıyorsunuz. Ya da vaktiyle epey hırpalayan bir konuşmanın hiç üstünde durmadığınız kısacık sessiz bir anını itinayla düşününce, ansızın koynunuzda kanat çırpan serçelerin tedirgin heyecanını işitiveriyorsunuz. Yüzünüz geçmişi gelecekten daha çok önemsediğinizi belli eden güvenli bir tebessümle aydınlanıyor. Birkaç dakika sonra umut vadeden bir geleceği geçmişte eritmenin suçluluk duygusuyla biraz kararıyor tabii...
Altın sırları hafifçe dökülmüş ihtiyar çay fincanımla rahat bir koltuğa uzanıp, koca bir hayatın günahlarını temizleyen meleklerin kar fırtınasını izlerken, yeniden yaratılabilen anıların solgun ipliklerinden kendime yeni bir mazi örmenin hazzını yaşadım ben o gün. Sonra zorunlu dinlenme günleri için dostların hediye ettiği filmlere baktım biraz.
‘Hayatımın en yoğun anı...’
..
MİLAT
Sınıfımızın duvarını süslerdi
Milat dan önce, Milat dan sonra
M.Ö
M.S.
Harleri ve çeşitli rakamlar
..