Yıl 1990, yer Süleymanın,(as) Belkısa inşaa ettği sarayın 14 mil gerisinde.
gün gören bir yer,
şehir kostantin adını süleymanın oğlundan almış,
günlerden pazartesi,halk pazarı günüydü,
mermer atölyesinde çalışıyorum,
pazara giden kızları gözlemek için,çayımı aldım kapıdaki bir taşın üzerine oturdum.
önümde bir melek geçti sanki,
gözleri sadece yere bakıyordu,
kalbimin irkildiğini fark ettim, yanımdaki çocuğu görevlendirdim,
burada bekle şu kız geçerse bana haber ver,tamam abi,emrin olur.
akşam saat yedi pazar toparlanmak üzere, gelmedi,
her beş dakikada bir Recep geçtimi oğlum, hayır abi daha geçmedi,
derken pazar toparlandı, iş paydus saatimdi, yukarı çıktım Recep, eminmisin geçmedimi, hayır abi beş saattir burdayım ama geçmedi,
belliki bu bir insan değildi,onu sadece benimle oyun olsun diye,
aşk tanrsı göndermiş olmalıydı, evet sadece bir oyundu bu başka olamazdı, bakışları melek yumuşaklıgındaydı, öyle hüzünlü bakmıştıki,
yüreğim delinmiş,attığı okun sızısı bir türlü dinmiyordu,
lale işlemeli yazması vardı,beyaz üzerine siyah desenli pardesüsü.
kaşları yay gibi,ilk bakışı gülümsemeydi,
sonra gözleri geri dönmedi yere bakarak geçti,
ismini melek koydum, o gece onun Hülyalarında sabahladım,
sabah saat yedi,de kalktım, sokaklarda onu aradım,
belki,bulurum diye dasadüf ya, belki rastlarım diye,
iki saat dolaştım nafile, çaresiz pazartesi beklenecekti,
kalbime bir endişe girdi ya misafir gelmişse, ozaman ne olacak,
Ellerimi açtım,Rabbim değildir değilmi? o burda oturuyor, yanı başımda, gelecek değilmi? Rabbim, göndereceksin, yani acı bu seyyide, amin.
günlerim, geçmez oldu bir yıl mesabesinde, artık günlerin uzunluğu bıkkınlık getiryor bana, en nihayet, bir hafta geçti,
bugün pazartesi, büyük gün, Recebi çağırdım, sokağın başında
bekleyeceksin, gelir gelmez yıldırım hızıyla, haber vereceksin,
mükafatın büyük Recep, yeterki müjdeli gel,
ama saatler saniye mesabesinde,gelmedi, evet gelmedi, içimde fırtınalar koptu, ağladım, ağladım, ağladım, ama nafile.
artık onu sokaklarda arar oldum, fakat yer yarıldı içine girdi.
akşam paydusunda dışarı çıkar sokak sokak arardım,ama göremedim,
bir gün,lale desenli bir yazmaya takıldı gözlerim, arkasından gittim, sonra kendisini geçtim,ama o değildi,
oda gülümsedi, halime inat, şeytan kurnazlığında gülümsemeydi sanki.
günlerden pazartesi, ümidim kalmamış ama yinede,Recep gel oğlum.
burada kımıldama çişin gelirse sakın inme, mermerlerin arasına yap.
acıkırsan seslen yeter, ama sakın görev yerini terk etme,
tamam abi, beklerim ama ücretimi peşin alırım bu sefer, günü sonunda gelmeyince moralin bozuk oluyor kurkuyorum paramı istemeye,
saat onbiri yirmi beş,Recebin çığlığı, Behçet abi abi abi, vallahi o iki gözüm önüme aksın,tamam telaşlanma, yukarı fırladım,
sankince yerime oturdum, evet oydu.yüreğim yerinde çıkacak gibi,
gözlerim karardı,bir bakış aradım yüzünden, meyvelere bakmak için döndü, iyice baktım hareketleri öyle hoştu ki sanki bu dünyada değil gibiydi,
bir ok daha fırlattı, bu defa yüreğim darmadağın, geride bir şey kalmadı.
bütün benliğimi kaptı götürdü, ardından bağıracak oldum ama nafile,
bir ara ardına bakar oldu, o bakış büsbütün, ecel terleri döktürdü,
o günlerde ergen dönemin aşarılığımı? yoksa ruhumun sapkılığımı?
bilemediğim bir elektrik, sağa sola savuruyordu.
Her sabah bakkal Remzi dayıdan bir şişe süt, bir yulaflı bisküvi,
alırdım,bir mermerin başına oturur gelene geçene laf atardım.
çirkinler hariç herkes durumdan memnundu, onlara laf atmayı ihmal etmezdimki, kasıntılarını görüp eğleneyim,
nerde kavga orda Behçet,
meleğime çarpıldığım günün sabahı, Remzi dayıya gittim bir şişe süt aldım,tabi yulaflı bisküviyide,
sonra oturdum yemeğe başladım,
iki türbanlı kız geçti, öyleki neden laf atmadı diye arkasına bakındı biri,
görmedi herhalde, diğeri fazla açıkınca gözleri köreldi, dedi gülüşüp gittiler,evet tam kızlara sataşıyordumki bisküvi boğazıma kaçmıştı.
sonra mahallenin aşarısı geçiyordu,kız diyecek oldum, müthiş bir utanma hissi geldi, öyleki sırtımda terler aktı, ikinci hamlem aynen başarısız, ve o rada beni geçti sonra döndü, ne o, lavuk dilinimi yuttun, süt kuzu neden kunuşmuyorsun,
sonra yanıma yanaştı, ayakkabısının ucuyla kaval kemiğime bir vuruş yaptı,konuşsana inek dilinimi yuttun dedi,beni rahat bırak dedim, sonra kız ciddileşti olum sana ne oldu, bilmiyorum dedim.
ama galiba birine aşık oldum be D......, vay vay vay aşık olmuş,
ulan ben varken kime aşık oluyun, Allahın krısu dedi, ve kalktı gitti,
o gün anladımki, aşarıda olsa her lafım bir ümit göndermiş onlara.
daha son kahvaltımdı dışarda,
artık dilimdeki sihir bitmiş,beni avlayan melek alıp gitmişti, gülümsemem, hazır cevap uluşum, kavgacılığım hepsini ama hepsini benden çalmış.
o,neydi be,
o günler çıktığım dört kız, avlamaya çalıştığım iki tane daha sıradaydı,
böyle asi bir ruh, ermeni asıllı Nadi adında hoşlandığım biri vardı,
o gelmişti yanıma behço dedi duydumki birne aşık olmuşsun olum doğrumu bu, keserim seni valla haberin olsun, bak şaka olsun karışmam yoksa.
Nadi tam bir piskopattı,
evet, keseceksen keski bu durumdan kurtulayım dedim,
konuşurken gözlerim yaşarmıştı, yanıma yanaştı demek doğru demişler, behço ağlama lan ağlama bende ağlarım valla,
Bak dedi gidip konuşalım, olmadı kaçırırız olum ağlama diyorum,
Beni kesmeyi bırakmış,
derdime merhem olaya karar vermişti.
ama sonra onunda günlerce eve haps olup ağladığını ve behço suz nasıl yaşarım deyip ölmek istediğini söylediler.
bugün tam on dukuz yıl oldu, hala onun Hülyalarında dolaşıp duruyorum.
Duamda olduğu gibi tam yanı başımdaymış,
baba sıcaklığını hissetiğim,biri vardı.
onun efradından,bu çok kötü, ellerim kollarım bağlanmıştı artık.
bir gün konuşmaya karar verdim, ama o konuşmak istemedi.
hayatıma katmak istedim oda olmadı,
aşk hezeyanında kalbimin, oyalandığı bir gece,
rüyamda, kibriyanın maşuku, kainatın halık sebebi,
nuri cihan, peygamber aleyhisselamı gördüm.
Sitem dolu bakışları beni eritti durdu,
duamda çok ısrarcı olmuştum,sitemi bu olsa gerekti.
kolumdan tuttu, senki haneyi saadet ehli beytimdensin,
senki zakiri Rabb ehli imansın,
sende ümidimiz var seyyid,
bu aşk ilahi perdenin çırakhanesi, burada kalma üstad olda çık.
ama ben ısrar ettim, olmuyor yapamıyorum, dedim,
yanında,binlerce baş eğilmişler yere, sükuti kalb ile,
pür dikkat kesilmişler, Resuli Rahmana,
Ebubekre havale etti beni,
al dedi çare ol,sıdk ile dönsün bana,
o sırtımı, göğsümü sıvazladı, sakinleş artık dedi,
Haydar, gel şahid ol bu nikaha, bizi uturttu, nikah alanına,
sonra bir an cananı kalbimi çağırdı biri annen çağırıyor dedi,
ve gitti.
sonra bizi epey bekletti, çok sıkıntı çektim,
kalkıp çağıracak oldum, sıddıkı ebulkasım engel oldu bana.
sabr et zamanı gelince gelecek dedi.
ve birazdan geldi ama epey değişmiş, bir durumdaydı,
bir an tanıyamadım sanki,
sonra o olduğunu gördüm, ve kıyıldı nikah,
imamı,sıddık dost,şahidi cihanı imameyn ve efradı.
bizi bir saraya aldılar, kapısında darrul sabr yazılıydı,
öyle ihtişamlı idi ki gördüğüm en değerli saray,
sıdkiyayı ebulkasım, ikamet yeriniz burası,
dedi ve gitti,
işte bu rüya ümidim oldu,
yıllar yılı kuşturdu peşinden, sabr ehli olma yolunda epey çile çektim.
şiirlerden başka, dolanmadı ağzıma,
bugünlerde, yeniden, dirildi bende,
rüyam iki ihtimalli,güneş ehli dünya tercihimdir, olsun buluşma yeri.
mümkün görünmüyor. kerameti billah harici.
Kayıt Tarihi : 14.11.2011 18:47:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Yaşanmakta olan, bir aşk hikayesi hani bu işin uzmanları bir aşkın en fazla 10 sene yaşaya bileceğine dair tezlerinin çürüdüğü bir hikaye,hikaye gerçek olduğu için kullanılan isimler kod olarak kullanılmış, malum türk insanın tahammül edemediği en önemli şey aşk ve sevgi, bir vakıa ya mahal vermek istemedim, eğer bir kız severse, bu kesin namussuzluktur, anlayışının hüküm sürdüğü ülke, bir garibanın aşık olamıyacağı,dere beyi beyliklerinin olduğu düzen, Sülemanın belkıs için inşaa ettiği şehir, süleymandan,binler sene sonra,yine milyonlarca hikayeden bir tanesi, ama daha sıcak ve gemlenmemiş.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!