“İçimde çökmüş bir şehir var…
Zamanın terk ettiği bir meydan gibi,
adımlarım yankılanıyor boşlukta.
Gökyüzü bile buraya küsmüş sanki;
bulutlar ağır, gece uzun, sabahlar geç geliyor.
Yıllar önce birilerinin kahkahasıyla dolan sokaklar,
şimdi yalnızlığın ince bir küf kokusuna sahip.
Düşlerim yıkılmış bir köprü gibi
iki ucundan ayrılmış;
ne geçmişe bağlanabiliyor
ne geleceğe uzanabiliyor.
Ben hâlâ enkaz kaldırıyorum…
Kırılmış hayallerin paslı demirlerini,
suskunluğun bıçak gibi keskin kenarlarını
ellerimin içinden ayıklıyorum.
Her taş, bir anı…
Her toz bulutu,
kalbimin görmediğim bir yerinden kopmuş bir parça.
Zaman zaman pes etmek istiyorum;
çünkü kimi geceler,
enkazın altında nefesim kesiliyor gibi oluyor.
Ama yine de kalkıyorum yerimden.
Bir çocuğun karanlıkta ışığı araması gibi
ben de kendimi arıyorum bu şehirde.
Yıkıntıların arasında filizlenen minik bir ot bile
‘Devam et’ diyor bana.
Çünkü hayat, onarılmayı bekleyen bir sahne,
ve her çöküş,
içinden yeniden doğacak bir sessiz direniş saklıyor.
Yorulduğumu da söyleyeyim bir tanem…
Öyle yorgunum ki,
bazen duvarlara yaslanıyor şehir içimde,
bazen sokaklara uzanıp uyumak istiyor ruhum.
Ama yine de bırakmıyorum kendimi.
Çünkü her şehrin bir sabrı,
her kalbin bir dayanma payı,
her insanın içten içe sakladığı bir son direnci vardır.
Ve bir gün…
Bu harabeye dönen iç sokaklarda
rüzgâr yeniden hafifçe esecek.
Kapanan kapılar aralanacak,
kırık dökük camlardan ışık süzülecek.
Belki bir kuş konacak omzuma,
belki bir şarkı hatırlayacağım
çok uzun zamandır unuttuğum.
İşte o an,
içimde çökmüş o şehir
yavaş yavaş doğrulacak dizlerinin üstünden…
Ben de kendimi yeniden
kendi ellerimle inşa ettiğimi fark edeceğim.”**
Kayıt Tarihi : 1.12.2025 18:20:00
Şiiri Değerlendir
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Huzur hayat




Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!