Kocadı yine İstanbul yürümeye mecali yok;
kalmamış bacaklarında derman;
Yıkıldı yıkılacak anbean...
Yetiş doktor, neredesin cankurtaran;
Hastaya şifa ol ki olmasın sonra hüsran;
Yaklaşıyor buhran;
aman aman...
Her yer toz duman;
Molozlar atıklarından bir meydan
Yolları kapladı zift ile katran;
karardı yine Asuman...
Hey gidi koca kurt!
Bu kaçıncı Devran...
sar yaralarını sar;
değiş kabuğunu değiş yine;
Değiş ki;
Yeni yeni hayatlara kavgalara ve sevdalara
şahitlik edecek başın...
Mahallesinde çocukların;
Sek sek oynayan kızlar ve top peşinde oğulların;
Ekmek telaşında anaların ve kavgasında babaların...
Camdan cama aşık taze sevdaların;
güneş bekleyen çiçeklerin
bina boyunda sarmaşıkların...
Kalabalık meydanların,çarşıların ve pazarların...
Devran döner durur hep yeniden doğarsın sen;
Göçecek olanlara kaldı hicran ile göz yaşı
yıkım ki ne yıkım ah bir bilsen...
“Vurma usta canımı yakıyorsun ”diye sessizce haykırıyordu;
Çocukluğunun geçtiği sokakta yıllar sonra bir genç;
Durdurun diye çırpınıyordu iş makinelerine bakıp da...
"Yaralıyor beni anılarım kanıyor"...
Ama nafile...
Anı canavarları görevde,darbe üstüne darbe;
binalar yerle yeksan zamana yenik mekan
buna ne çare!
Geçmişi silinmiş hafızası bomboş kalmış gibiydi o insan...
direnmekten vazgeçti ve durdu bir an;
“Yık usta yık “dedi hiç durmadan;
eninde sonunda ne zaman kalacak ne mekan;
yine kavuşacağız;
Benle birlikte girecek toprağa anılarda yaşanan..
Kayıt Tarihi : 25.11.2016 23:26:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!