dedim ki suretler belirsizleşti neden dedi
bir bavul içinde bir kukla bir ayna bir kitap var dedim
bu bavul bir yolculuk içinde zift ve çamur dolu baret
sadece 3 kişiyiz sadece 3,insanlık içinde bir o kadar zengini fakiri savaş isteyenleri
boşluğun üstünde yüzen ışıkların yitip gideni saydam olunca ekmeği körlükte iyice
aydınlanır his kalanı giderek kayboluyor, korkakça susarak da lacivert en güçlüsü zaten gölgeydi ormanda
tepede adaptasyon efendisi
yalıyarak geçti biricik sefili.
acı ,ağrı ve bilinçsizce enstrümanları
akbabalar koparsın etlerini
ebeledi geçerken adaptasyon efendisi
dinamiğine sıçayım sefilin bünyesi
haddimin kızılcıkları,çakılları,siyahları,beyazları,
jupiterimin içinde ayın kıvılcımları,kırıntıları,siyahları,beyazları
bıraktım varoluşun dolabı ve şimdi ayın hareketleri kırmızı
erdemli bir iş mahpusluk şimdi,nem,betonarme,ıslak,rutubet
karanlık yolun başında,yürüyordum en güzeli rüzgarımdın
eserdin haddime,toz,toprak,kağıt,şapka.
Şimdi gördüm ışıklandırılmış vicdanı
ama yine kusuyor saydamlığını hissizliğe yaklaşırken ansızın
kaybolur zaten gecenin siyahına ve aynı anda körlüğünün sonuna doğru
bıraksın gitsin bence ufka bile bakmak bu kadar kolayken
uçurumda yetişen bitkisinin hatırına kıyamet tombalası çekerken
biz hak ediyoruz bu giden venüs olamaz zaten
Gücün üstünde kırlangıçlar kümelenmiş ise ardında siyah karga vururken başlangıca
beyazlaşıyordu çizgimiz satranç oynadığı yerde siyahın
bu bir av ötesi yok rüzgarda nefessiz kalmanın,
siyahın yanıbaşındayken açlığın derinliğinin ki zaten,
tepeden aşağı yuvarladığın taşların estetiği adaletti
ve bir de evlerimize olsaydı misafir siyah kargalar etlerimizi parçalar mıydı ki
Derinliğimin üstünde kanatlarımı açmış uzunca boyardım siyahı ki
sendeliyor bir insancık öte denizde düşe düşe hedefe
boşlukların arasından iyice gerilerek ve yukarı da bakarak elbet şaşırıyor kıymetsizce
ki zaten renklerin öbesiydi o gözün gördüğü
zannetme eğiktir vicdanı hızlı olana kaybederken
süzülen inceliğimi zaten bana sordu turunculuğumdan değildir demiştim ona.
sekerek zıplayarak da elbet kızılca kıyamete doğru yapacak bir şey de yok
parçalı umutlarda anlık çıkarsama ki bu da amaçtandır
yine yapacak bir şey yoktur çoğunluk orda gitmek zorundasın vahşetini içine çekerek
başı düz bir çizgi ama siyah da var beyaz da bu işin içinde
senin yolun hani siyah sana doğru dalgalanırken ağzından çıkardığı köpükler
kaç tane sayıyorum köpük işte sen o kadar özgür olacaksın başka yolu yok
28 yaş ne çok imiş
bir gece ve gündüz kadar büyülü değilmiş.
Akbabaların sefaleti gibiymiş,herkesin bir kereliğiymiş.
Şimdi ne kadar kurşuni o kadar sabah
Ve sonunda bulutun bir başka peteklendi
Şairliğim de var imiş ki yokluğun gece içinde
Siyahın üstüne bir de karanlık ama her yer ışıldaklı sabırlar
ve susuz kalan cıklar ve şıklar,yanıp sönen bu gelen bozukların hışırtısı
sadece ansızın kopan fırtınanın içinde dairesel olmasaydı da elips olsaydı
umutlar ki zaten rastlantısal kıpırdamalar bunlar acil kalkmalısın bu koku
boğacak ekmeğini hala mı ışırdarlar ta l, ölüm onları susturana kadar çok sabırsız
ve zalimler boğulurken ışıklar acil kalkışmanın özrü yalpalamaktır
Hızlıca bir kere geldi laciverti mavisinin üstüne
belki böyle daha verimli ama durmadan ağlayan bir çocuk ve de
düzensiz bir sinek gibi kıyıya vuran kopya tanıklığımız şimdi
gitti ama onun anısı ki büyük siyah gibi nefes verişinde mor bir kara parçası
ama siyahtan ötedir kaynayan açılarak küçülen kandırmacaları
bizim tarafta ama şimdi tablo ılıklaştı birazdan çekerler limitlerini siyahtan
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!