Dağın da esen yelin
Yaylan da serin gölün
Candan konuşan dilin
ben olayım
Yeter ki sen iste gülüm
Dikenli bahçende gülün
Aşk kafesinde bülbülün
Ateşinle yanmış kulun
ben olayım
Yeter ki sen iste gülüm
Yedi kat arşa çıkanın
Yağmur olup yine düşenin
Miski amber olup tene sinenin
ben olayım
Yeter ki sen iste gülüm
Çölde konakladığın Vahan
İçine çektiğin havan
Ömrüne ömründen katan
ben olayım
Yeter ki sen iste gülüm
Hem gündüzün hem gecen
Senin için candan geçen
Yerine acılarını çeken
ben olayım
Yeter ki sen iste gülüm
İnce belinde kemer
Geceni aydınlatan kamer
Güzel günlerine Seher
ben olayım
Yeter ki sen iste gülüm
Sevincine ortak olup coşanın
Yorulduğunda koşanın
Yoluna baş koyanın
ben olayım
Yeter ki sen iste gülüm
Yaşamında bitmeyen ahenk
Hayatında ki en güzel renk
Saçında ki yaldız çelenk
ben olayım
Yeter ki sen iste gülüm
Elin kolun kanadın
Bin bir bereketli bağın
Daima tüten ocağın
ben olayım
Yeter ki sen iste gülüm
Bahçende bindiğin salıncak
Zor gününde koştuğun sığınak
Sana sevgi dolu kucak
ben olayım
Yeter ki sen iste gülüm
Kurumuş dalında yeşeren yaprak
Kelebekler gibi ışığına kanacak
Mezarını örten sımsıcak toprak
ben olayım
Yeter ki sen iste GÜLÜM...
10/11/2014
Yıldırım DoğmuşKayıt Tarihi : 26.10.2019 18:34:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!