Yani öznelci otorite ile nesnelci otorite birlikte idiler. Halk, giderekten toplumsal yasayı anlayamaz olmaktan, bilmezleşerek koptukça; otoritenin öznelci gücü, nesnelci gücüne göre daha baskıncı ve daha egemen yaptırımlı oldu. Ve halkın inançsal öznelci otoriteye olan, tutumsal destekleri nedeniyle de, öznel otorite, nesnel otoriter güce karşın halkı, daha da kontrol ederek, totaliter oldular.
Yani otoritenin öznelci eğilimleşen yaptırım gücüne; günümüzden 250 sene öncesine değin, hem halk güçlerinin, hem toplum güçlerinin, desteği vardı. Oysa nesnelci soyut anlama, sadece toplum gücün desteği ile bilinir oluyordu. Bu nedenle egemenleşen öznel anlamalı inanççı otoriteler, değişmenin birikmesine ve uygulanmasına engel olaraktan, kendi tabu anlayışlı egemenliklerini ilan etti. Teokratik toplum yapıları ortaya çıktı. Başlangıcında, sosyal birlik otoritesi değişme anlayışı içinde yapılaşıp uygulanıyordu. Toplumun nesnel olanı biriktirime yapma gücü, nesnelliğini otoritenin içinde hızla biriktirir oldu.
İşte toplumların özdeğe ilişkin anlamalarını biriktirmelerindeki çelişmelerin dikkat çekiciliği, nesnel güçle, öznel güç alanlarını ayırmaya başlamalarına neden oldu. Nesnelci biriktirmelerinin, öznelci birikmişlere göre kendisini seçimleştirir olan yoğunlaştırması vardı. Bu neden ile oluşan gelişmelere karşı, öznelci otoritenin şiddetli ve fireni (fren yapar) bir dirençleşmesi de giderek, otorite içindeki yeni nesnelci zenginleştirilmeler yapılır olmasının, önünü tıkaçlamaya dönüştü. Bu fitnatçı (zihin açıklığı) fark ediliş, sosyal ve toplumsal olanların farklılığı bilincini, gün yüzüne çıkardı.
Şimdiden sonra verilecek olan mücadele, bu tıkaçlanmanın önünün açılması olacaktı. Yaklaşık 3000 sene süren bu dönem M.S 1789 devrimi ile aşılacaktı. Her yerde bir türden olmayan bu gelişmeler, toplumların hayatında; toplumların kendi özellikleri ve öznellikleri içinde; kâh bir parlamanın, kâh bir sönümleşmenin belirmesi oluyordu. Sonuçta toplumlar ağır aksak da olsalar, bu gibi tikelci hızlı oluşmalarıyla Dünya’yı da değiştirerek, toplumlar ileri doğru biriktirmeleriyle akıp gidiyordular.
ellerini bir tutsam ölsem
böyle uzak uzak seslenmese
ben bir şehre geldiğim vakit
o başka bir şehre gitmese
otelleri bomboş bulmasam