Yetke Ya Da Otorite 1 Şiiri - Bayram Kaya

Bayram Kaya
2924

ŞİİR


13

TAKİPÇİ

Yetke Ya Da Otorite 1

Yetke (otorite) boyun eğilen etki ya da boyun eğilen güçtür. Yol gösterir, organize olayları giriştirir. Bu güç, bu etki; bir görünüşle, bir algı ile bir örgütlenme ile ya da bir kişi gücü ile oluşan kendilik akıl edişlerin muktedirliklerdir. Zorunlu bir sosyal, toplumsal ilişkiler girişmesidir. Bir toplum, sınıflı da olsa, sınıfsız da olsa, yetke (otorite) zorunludur ve gereklidir. Yetkesiz bir uçağı bile kaldıramazsınız (sorumlulaşma) .

Otorite, sizi yönetir bir güç olmasının yanında, size buyruklar vermensinin yanında, sizin güvenliğinizi sağlamanın yanında; temel bir görevi daha vardır. Ki, otorite meşruiyetliğin kaynağıdır. Bu yüzden tam bir osilasyon odağıdır.

Topluluklarda, gruplarda, amaçsal birlikler vardır. Buralarda yetkeler oluşur ve dağılır. Yetkelerin sürekliliği ve olgulaşıp, olgunlaşması, üretim ilişkilerinin girişmesi ile ivmeli devinim kazanırlar. Yetkeler, önce sosyal birlikler içinde ve daha sonra da toplumların yaşamsal sağlayış ilişkileri ile organize olabilmiştirler. Söz gelimi bu bağlamda, cumhuriyet; seçimlerle yapılacak olan seçmeli bir yönetim yetkilendirilme, otoritesidir.

Toplumların ve sosyal birliklerin ekseninde otorite-yetke vardır. Başlangıçta yetkenin-otoritenin kaynağı totem ve tabudur. Suya atılan taşın, düştüğü nokta eksenden, çevreye doğru açılan, iç içe dalga salışımlar yapması gibi, totemci kaynağın dahi yetke-otorite osilasyonları olmasa da, bu totemci mana noktası, insanlarca söyleşilip ifade edilirdir. İşte söyleşilip ifade edilen bu totem eksen, söyleşilmesiyle sürekli osilasyonlar üretir olacaktır. Bu osilasyon dalgası, sosyal üyelerin bilincinde, bir öğrenme iletimi olaraktan, sanal gemleyici olaraktan, sürekli düşünmenin tekrarı biçiminde, yansılanışla kişileri davrandırır olacaktır. Kişilere yol gösterir, olacaktır. Kişilere boyun eğdirir bir YETKE olmaktadır.

Bu tıpkı ve kabaca; her meslektaşı ile bir kişinin benzer ortak tutumlar olarak yansıtabilir olacağı; formasyon el olaraktan aldığı imleriyle, sınıfa giren bir öğretmenin davranması gibidir. Totemci mana noktasının söyleşilmesi; gelenekler, örf ve yaşantısal birikmeli, anlamlandırmalardır. Sosyal gücün aktarılması ve belirtilmesi bu totem mana noktalarında biriktirilerek, birikmelerin otorite olması, böylece olası olmaktadır. Bu alan, otoriter müktesebatlar bütünüdür. Belli tutumlar karşısında, sosyal birlik üyelerine düzenli bilinir davranışlar ürettirir.

Burada geleneğin inançlaşmasının olgusu da vardır. Ve haldeki yaşam içinde karşılaşılan, somut ve deneysel veri gözlemlerinizin nesnelci biriktirmelerinizin, olayları da vardır. Giderek yaşantılaşmaların eğimi ile bu iki alan; geleneklerin inançlaşması alanıyla, güncelin nesnelci alanı; birlikte, bütünsel hareket ederler. Ancak birlikte edilse bile, aralarında belli belirsizce yoğunlaşma nedeni ile seçilirleşmeleri, az az fark edilmeye başlandı.

Olay ve olgular, zaman ekseni çevresine, sarılmıştırlar. Bu sarım noktaları totem algılardır. Başlangıçta her yer; bir kayalık, bir çalılık, bir dağ, bir ova, bir nehir, bir ağaç vs. hep totem noktanın somutlandığı yerler olabiliyordu. Söz gelimi Musa Horev’deki bir totem noktada çalılıkta tecelliyi ateş şeklinde görüp söyleşmişti. Yani çalılığın ruhu ile görüşmüştü. Ki bu totem anlayıştan, çok çok sonraları dahi sürmekte olan totemci algının ruhudur. Zamanla insanlar buraları dikili taşlarla belirtir oldular. Giderekte, bunları şekille somutlandıkları, osilasyonun odakları, yaptılar. İnsanın çevresi kendisi gibi canlı olan, ama görünmeyen (ruhlarla) varlıklarla doluydu. Ruhlar insanı her gezdiği yerde, görüp gözetiyorlardı. İnsanlar, bunların hışımcına uğradığı gibi his düşünmeleriyle anlamalar, sanılaştırdığı bir takım sevinçleşme ve hazcı olan ussal sağlayışları da, vardır.

Totemin (inancın) merkezinde bir buyurma, bir yetke olma, bir düzenleşme, ilişkileşmesi vardır. Bu merkez, otorite aktarımcısı ve otorite tasarımcısı olması yanı ile öznel anlayışların tabu kümesini de oluştururlar. Güncel ve yaşantısal, görüngümlüdürler. Kısmen bu müktesebatlar, deneysel anlayışları da, otoritenin nesnelci biriktirmeleri olan tecrübelerini de taşırdı. Bu ikili sarmal girişmeler, yetkenin tabusal totem kümesinin içini de, oluşturulur olması insanın düşünme mantığının akıl dediğimiz dönüştüren kategorize eden, kıyasçı mantığını oluşturuyordu.

Bilinilmezliğin daha yoğun ve bilinmezliğin egemenci olduğu dönemlerdeki yetkenin kazanılan biriktirilmeleri, sosyal yaşantılaştırılmaları, dinler gibi inançlaştırılmaktan çok, sanı kanı anlamalı olan, biriktirmelerini daha çok tabu kılıyordular. Soyutlama (dinsel inanç) henüz olabildiğince değildir. Tabular, yetkeler bir yasaklar ve yapabilirliklerle olumlanan ve olumsuzlanan, sınırlandırılmaların alanıdırlar henüz. Yani tabu bir izin verme ve bir yasak etme otoritesidir.

İnançların kaynağı, tabular olmaktadır. Otoritenin, gelenekten kaynaklı tabucu aktarmaları vardır. Yetke, giderekten de toplumsal yaşamdan hareketle, yeni öğrenmelerini de artı değer olaraktan, tekrar otorite alanında biriktirirdi. Otoritenin kaynaklarından birisi de, geleneğin, aktarılan söylencenin sürdürülmesi öznelliğidir. İkincisi de, yeni ve deneyimci öğrenmelerinin yani nesnelliğin bilgisini biriktirmektir. Bu iki zenginleşme kaynağından biri olan öznel anlamalar, bir yanı ile daha çok tutuculaşmanın ve kolayca değişir olamamanın, zaaflarını temsil eder oldu. Yine sanal öznellikler, soyutlama gücüne değin biriktirmelerinin de, somut sembolizmini dbile temsil eder oldular. Öznellikler, gide gide sosyal ve halkçı yaşamın da sembolizmi oldu.

Otoritenin bir diğer yanı olan nesnelci anlamalar yanı ise, hızla değişmenin, birikişen zorlayıcı yoğunlaşması oldular. Zaten bu iki alandaki belli belirsiz olan yoğunlaşmalar; giderekten, DEĞİŞME (nesnellik) ile DEĞİŞEMEMENİN (inançların) yetkeci (otoriteci) algısı arasındaki çelişmelerin, seçimleş ilmeye başlanması ile ortaya çıkıyordu. Sosyal hayat, uzun bir süre kendisiyle aynı kalmak isterken, çok az ve mutlaka, ama zorla değişiyordu. Oysa toplumsal hayat, olabildiğince hızlı değişecekti. Toplumlar yeniden ve yeniden sürekli üretim ilişkileriyle ve ürtim ilişkilerinin değişen ahlak ve adalet anlayışlarıyla, değiştikçe (otoriteleştikçe) otoriter ileşiyorlardı (yetkeleşiyorlardı) . Toplumlar, değiştikçe yaşıyor ve gelişiyordu.

Toplumsal hayatın büyük oranda değiştiricisi üretim ilişkilerinin değişmeleriyledir. Sosyal hayatın değişmesi, toplumsal hayatan yansıyabilen sağlayışların, sınıfsal öznelci telakkileri ile geleneğin sembolize edilen uzlaşmalarının aşılmasıyladır. Toplumsal hayat değiştikçe kendi ekseni çevresine sosyal (halkçı-etnik) hayat denen yepyeni bir zamanı sarıyor halkçı hayatı, onu eğip büküyordu. Bu sarılan eğilip bükülen sosyal hayat bam başka yansımalarla yaşantılaşıyordu. Toplumsal hayata bağlı ama toplumsal hayattan çok fazla başkalıklar da içeriyordu.

Bir yanda, öznelliğin değişemez olma algısının dirençleşmesi vardı. Yine öznelliğin bilinebilir olmanın tabu güvencesi vardı. Ve yine öznellikte, eski alışmalarının, kişilerde yeniyle oluşacak acemiliğinden dolayı, eskiyi tercih etmesi vardır. Ha keza öznelliğin, eski tutumlarından ötürü, yeni olanın acayipliğine ve yeni olanın yadırga olmasına karşı tepki koymasının, seçimleşen dirençleşmeleri, vardır. Ki öznelliklerin değişmemeye yönelen eğilimleriyle, diğer yandan; nesnelliğin değişmesinin yarattığı zorunluluklardan oluşan bir zıt kırılma vardır. Bu kırılma fazı insanda, insanın fitnat (zihin açıklığı) durumunu ortaya koydu. Bir zihin açıklığı olan fitnat hal, öznelci (inançsal) soyutlama anlayışıyla (otoriteyle) , nesnelci soyutlama (yetke-otorite) anlayışının, birbirinden ayrışmalarını keskinleştirdi.

Yine diğer yandan da, alışılmış bilinir olanlara karşın, hızla değişen ilişkilerin fitnatçı olacak olan cevabı vardı. Yeni düzenleşme ilişkilerinin pekinliği olan; nesnelci düzen kılma ilkesi vardı. Bu türden ve hızla olan değişmeler, başlangıçta kutsal ME’ler denen meslekleşmelerin somut belirtilmesi idi. İttifaklar arası rotasyon el (sıralı değişme-çarkı felek usulü) yönetimlerin ortaya çıkması ve göçerli çoban ittifaklarla ve yerleşik tarımcı ittifakların ritüellerinin kurallaşması idi bu. Böylece iki alan; öznelci ve nesnelci soyutlama anlayışlı alanlar iki nesnelci ve öznelci otoriter durumun, bir arada olmalarının girişmesini ve kendi yoğunlaşmalarının, kendi fazlarını taşıyorlardı.

Sürecek

Bayram Kaya
Kayıt Tarihi : 15.6.2010 09:58:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Bayram Kaya