Yetişemedim kendimden ötesine
Kırılganlıklar şehrini boydan boya geçen tramvay yolu üzerinde kırık bebek kolları saçılmış. Kimin edasıyla uzansam da tutsam geceyi.. tutabilsem kendimi.. ve tutunabilsem ellerine.. hangi ucuz pazarlığın gölgesinde saklasam yitmişliklerimi..
Yürüyen merdivenlerin uğultusu idi kulaklarını dolduran. Saka’lar vardı dal uçlarına tünemiş. Hep mi bir karga gibiydi kaderin? Siyah ve çekindiğin.. Koşarak ne derece yakalardım yalnızlığımı? Dirseğini dayadığın iskele borularını? Tramvay usulca bebek kollarını yaladı.. üç adım ötene düştü penceremdeki saksı.. kafanı kaldırıp bakmadın bile.. ne yapmalıydı.. ne yapmalıydı da o incecik dudaklarında tomurcuklanmalıydı?
Kapın önünde anahtar sesleri.. narin kolunda uvertür çantan.. içinde Çarşamba pazarı.. bir tür türlü dinmek bilmedi gözlerini kurulaman.. adımının ardından kapın sustu.. sen sustun, kalbim suskunluğundan düştü..
Denizler ortasında bak yelkensiz bıraktın,
Öylesine yıktın ki bütün inançlarımı;
Beni bensiz bıraktın; beni sensiz bıraktın.