[ “Yansılar” ından izdüşümlerle Kırımlı Yazar
Saygıdeğer Cengiz Dağcı ağabeyimin
aziz varlığına armağanımdır.]
Sığ ve saydam sulardan aynama yansıttığım,
Buğulu bir yüreğin sıradan öyküsünde,
Hüzünle çiçeklendi, sayısız âh çekişler;
Kaçamak bakışların zıt renkler cümbüşünde,
Göz göze yakalandı can söken serzenişler...
Şartlanmış dimağlarla didiştim yıllar boyu;
Kim açmıştı pandora kutusunu görmedim;
İçimde bağdaş kurup oturan sorgucuyu,
Öfke taşkınlarında bile dile vermedim;
Ayıklanmış imgelere yükledim saf kuşkuyu.
Kilitlendi hafızam, anılarım da mahpus;
İşkence gurbetinde dingin hasretlerdeyim;
Katkısız sevdâların gömüldüğü yerdeyim;
Mirasyedi bir neslin ar damarıyla suspus,
Ölümcül bakışlarla taramaktayım göğü,
Kesilen son çınarın bende saklı kütüğü.
Belki havada rüzgâr, denizde bir damla su
Ya da toprak annenin bağrındaki sızıyım;
İple çektim kör kuyulardan bu çatık kaşları,
Artık, benim gördüklerimi taşa çalsan razıyım,
Razıyım, örsünde dövsen de yer çekimli başları.
Herkese ve her şeye kapanan derinlerde,
Nasıl da güme gitmiş umutlarımız anla!
Anla, hayatımıza vurulan kördüğümü!
Çektiğim bunca zulmü düşünmesen de olur,
Amma bir akşam mutlaka seyretmelisin,
Kocatepenin oklanmış bulutlarında,
Yetim kurt balasının bakışlarıyla
Acı acı güldüğümü! ..
Elbet, bu gönül kıtlığında teklensem de çok olmaz;
Böyle özgürsem şayet, yalnızlıklar yük olmaz;
Ömrümün tüm çilesiyle bilinçaltına çektiğim,
İçten içe ağlatan bu derbeder suskunluk
Çıkmaz süreçlerin sanal yarınlarında
İki yanı uçurum yar başı beklemekse,
Tohumca kök salarım avuntusuyla
Çürümekse bir başına, pir yaşına,
Buysa, buysa eğer olgunluk,
Yetişir! ..
Yetişir eyy dost!
Yetişir eyy can!
Yetiş, eyy benim ölümüne meydan okuyan
Deli Dumrul yanım!
En yalın, en belirgin hem de dolu dizgince,
Yıldırım yüklü kavgalarla geri gelebilirsin!
Yalan yanlış ve bizsiz dönen kürreyi-arzı,
Sudan gerekçelerle teslim alabilirsin!
Ceviz yeşili asmaların gümüşe dönen burukluğundan,
Bakır çalığı dudakların korlanmış gülüşlerinden,
Defne dallarıyla bezekli çitlerin
Böğürtlen sarmış izbe kuytularından,
Ahı gitmiş vahı kalmış uygarlıkların,
Bunalım çağlarını kollayan cilvelerinden
Ve kendine yabancı sevgiler aramaktan
Vazgeçebilirsin!
Yer yarılmış, yerin dibine batmış da olsan,
Yüreğine çöken karabasanlara boş vererek,
Dostunu, düşmanını tek tek seçebilirsin!
Cennet emsal yurdumun kavruk insanlarından,
Ödünç aldığım gözlerle ve onduran bir nazarla,
Su verilmiş, çeliklenmiş, bilenmiş kılıçların,
Işıldayan keskinliğinde,
Bir ufuktan diğerine,
Asena'ca ya da Börteçine'ce,
Sen de, sen de bakabilirsin!
Ural - Altay Dağları'nın
Bulutları delen karlı doruklarından getirdiğim
Benliğine tercüman boynu bükük çağrılarla
Ve yurduna ölesiye sevdalı bir Aksakalın
“Yansı”larından yansımalarla
Işık kanatlar takıp yıldızlara uçabilirsin!
Damarlarında mevcut soylu gönül gücünle
Bugünün ve yarınların altın nesllerine,
Çağlar açabilirsin!
Evet, bütün bunları yapabilirsin!
Yapabilirim,
Yapabiliriz! ....
Kayıt Tarihi : 9.6.2008 20:18:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!