BİZİM KÖY
Yerliköy
TARİHÇE:
“1530 Tarihinde Çorumlu Livası” adlı bir harita vardır.
Bu haritada Bayat’la birlikte bugün de aynı isimleri taşıyan Lapa (Yoncalı), Ovacık (Bu gün Çankırı İli, Yapraklı İlçesine bağlı köy), Eymirşah (Emirşah), Şeyhler (Yenişıhlar), Kunduzlar (Kunduzlu Beldesi), Çerkeş, Evci (Günümüzde İmamoğlu, Sarıkaya, Cevizli ve Taşlık yerleşim yerleri), Ak-Sekü (Akseki), Çay (Çayköy), Pancarlık, Yatıcı (Bugünkü Yatukçu Mahallesi), Tuzcu Divanı (Bugünkü İskilip İlçesine Bağlı Yerliköy), Kalın-pelit (Kalınpelit), Demürci (Demirciler), Kuşu (Yeşilçat), İlegi (İleği), Bel-viran (Belören) yerleşim alanlarının var olduğu görülmektedir.
Yukarıda da bahsedildiği gibi 500 yıl öncesinde Yerliköy'ün olduğu yerde Tuzcu Divanı adıyla bir yerleşim bulunduğu görülmektedir.
Köyün tarihini çok daha gerilere götürmek mümkündür.
Şöyleki; İnsan yaşamının en önemli maddelerinden biri “TUZ” dur. Yerliköy’de doğal kaynak suyu olarak tuzlu su çıkmakta, bu suyun güneş ısısıyla buharlaşması sonucunda da tuz oluşmaktadır. Yakın zamana kadar Yerliköy'de TEKEL'e ait Tuz İşletmesi bulunmakta, bu işletmede hatırı sayılır miktarda tuz üretimi yapılmaktaydı.
Köyde birbirine olan mesafeleri 300-500 metre arasında değişen üç ayrı yerde "tuz gölleri" vardı. Bu göllerde doğal yoldan suyun buharlaşmasıyla tabanda tuz tortuları oluşur, bazı aralıklarla biriken bu tuz tortuları özel küreklerle tabandan sıyrılarak göl kenarlarında depolanırdı. Elde edilen bu "tuz" gibi "tuz" başta Yerliköy olmak üzere çevre köylerin ihtiyacını karşılayacak şekilde düşük bir ücretle halka satılırdı.
Yüzlerce yıldır işletilegelen Yerli Köy'deki bu tuz işletmesinin geçmişini kimse bilmemektedir.
İskilip tarihine bakıldığında "İskilip'te gelişen uygarlığı kavrayabilmek için özelde şu maddelerin genel insan uygarlık tarihindeki yerini iyice görmek gerekir; tuz, sirke, şarap, pekmez. Tuz, Roma uygarlığının adına yollar inşa ettiği bir vazgeçilmez uygarlık maddesidir. Adına savaşların yapıldığı, askerlerin maaşlarının tuzla ödendiği, devletlerin gelir için tuzdan vergi aldığını görmek bir vakıadır. İskilip bağlamında Roma'ya bakarsak sırf bu nedenle Pontlarla savaşıp onların yerine kendileri İskilip coğrafyasına egemen olmuşlar ve yollar yapıp bu yollara Mil Taşları dikmişlerdir." denilmektedir.Burada bahsi geçen "TUZ", İskilip'te yalnızca iki köyde vardır. Birbirine komşu olan bu iki köy Yerliköy ve Çukurköy'dür. İnsanlık tarihi boyunca tuz her zaman önemini korumuş, buna bağlı olarak da, tarih boyunca ismi ne olursa olsun, Yerliköy her zaman bir yerleşim yeri olmuştur.Köyün kuzey kesiminde Ören Yeri ile karşısındaki Yamaç isimli tepede çok sayıda bina temel kalıntıları bariz bir şekilde görülmektedir. Burada bir uçtan bir ucu 3 km olan; Sarayburun’dan Aculü’ye, Aculü’den Ören Yeri’ne, Ören Yeri’nden Mezarlığa, Mezarlıktan Sarayburun’a kadar büyükçe bir şehir bulunduğu bilinmektedir. Bahsi geçen bu şehrin ismiyle ilgili bir veri henüz yoktur. Yamaçta son zamanlara kadar kullanılan, “Acı Kuyu” denilen bir de kuyu vardı. Saray Burun mevkiinde bu şehrin yöneticilerine ait bir saray olduğu söylenmektedir. Buradan geçen Tekke Çayı'nın oyduğu çay yatağında bu saraya ait harman tuğlasıyla örülmüş duvar kalıntıları vardır. Ayrıca Hititlere ait mezarlar da bulunmaktadır.
Köyün güneyinde bulunan ve önceleri bağlık olan arazide, İskilip-Çukurköy-Mezarlık istikametinden gelip, "Muggatin Bağı" nın oradan geçerek Saray Buruna (Batı yönüne) doğru giden taş döşeli bir de yol vardır. Bu yolun İpek Yolu olduğu da söylenmektedir. Büyük olasılıkla yukarıdaki İskilip Tarihi'nde bahsi geçen yollardan biri de, bu yoldur.
Yerli Köy'lülere "Arap" denilmesi
Yerli Köy halkına "Arap" demelerinin nedeni Türklerin Arap kolundan geliyor olmaları olabilir. Türkistan'da Türklerin Arap isimli bir kolunun olduğu bilinmektedir.
Köy halkının bildiğimiz Arap Milleti'inden gelmiş olması mümkün görünmemektedir.
Birincisi köy halkı Arapça bilmez. Şayet önceden gelip buralara yerleşmiş Arap'lar olsaydı, "zaman içerisinde Arapça unutulmuş" denilseydi bunun kabul edilebilirliği tartışılırdı. Çünkü zaman içerisinde Arapça bir miktar unutulmuş olsa bile bu gün yarı Arapça, yarı Türkçe konuşuluyor olurdu. Köy halkının gırtlak yapısı Arapçaya uygun olurdu ve Arapça kelimeler Arapça gırtlak yapısına göre konuşulurdu. Ayrıca bir dilin tamamen unutulması belki binlerce yıllık bir süreç gerektirir ki böyle bir şeyin olması mümkün değildir. Müslüman bir toplumun her gün içiçe olduğu Arapçayı unutması imkansızdır.
İkinci nedeni de köy halkı tamamen beyaz ırka mensuptur. Yüz ve ellerinin güneşten esmerleşmesi Arap olduğu anlamına gelmez. Güneş görmeyen kısımları beyaz ırktan olduklarını ispatlamaktadır.
Suat Zobu olarak benim kanaatim, köyün bu günkü yapısı; geçmişte birbirleriyle pek akrabalıkları olmayan 5-6 köklü aileden ibarettir. Örnek mi: mesela Keçeciler dediğimiz sülale Ali Bıyık (Ali Ağa)'ın dedesi ile Nuri Bıyık (Kel Nori)'nin dedesi kardeştir. Onların babası tek kişiye çıkıyor. Taş çatlasa 150 yıl. Karadoğan'lardan İsmail Karadoğan'ın dedesi ile İsa Karadoğanın dedesi amca çocukları. Karadayı'nın babası da büyük ihtimalle amca çocukları. Onlar biraz daha eski; de ki 200 yıl. Bu sülalenin Çankırı taraflarından geldiği söyleniyor. Abdıramanlar Osman Zobu'dan öncesi hep tek çocuk. İlginç olan Abdurrahman oğlu Osman olarak 5-6 nesil devam ediyor. Öncesinde Ömer, öncesinde Ali. Belki köyün en eskilerinden biri. Alikaa'lar, Karacomar'lar da eskilerden. Lapalılar belli, Bayat köylerinden gelenler var Kelüssükler, Doğanlar, Örensekiden Kör'ler gibi.
Görüldüğü gibi bahsi geçen ailelerin kökeni ayrı ayrı yerlerdendir. Bu aileler sonra sonra elbette birbirlerinden kız alıp verek akraba olmuşlardır ama asıl köken farklıdır.
Bundan 200 yıl önce Yerliköy 10-12 aile (veya hane)'den oluşan bir köy olabilir. Bu aileler de % 95 ihtimalle şunlardır (O zaman soyadı olmadığı malum. Anlaşılır olması açısından soyadı olarak vereceğim) Alfabetik olarak:
Babayiğit
Bıyık
Çakmak-Doğru
Çalışkan-Kemelek
Güler-Göktaş
Karadoğan
Köse-Koç
Sert
Şen-Baş-Göktaş
Yıldırım
Zobu-Zobuoğlu
***
Suat Zobu
Kayıt Tarihi : 10.8.2019 14:33:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!