Kara bulutlar dolaşıyor üzerimde; nefretimi körükleyen, sabrımı taşıran ve yok olacak olan...
Delirmek üzereyim, yerimde duramıyorum, dur da diyemiyorum o'na...
Kanıma!
O buyruk verdikçe, ben tabiata bürünüyorum; esiyorum, yakıyorum, çakıyorum, fırtınalar yaratıyorum. Durgunlaşıyorum bir zaman sonra; ama kendimi kaybettiğimin farkına varıyorum. Nefret yaşları akıyor o an gözlerimden...
Ve o yaşlar bedenimden her süzülüşünde canım acıyor. Canım acıdıkça haklı isyanımı haykırıyorum gökyüzüne, Tanrıma, Gök Tanrıma!
'Neden! ' diye soruyorum sadece, devamını getirmeden ve bir nara atıyorum ki taaa batısından, doğusuna Türkelimin. Susuyorum gözlerimi kapatarak, uğultuları dinliyorum. Ve şimdi bir fırtınayı andıran uğultuları...
Bu sesleri tanıyorum, bunlar kanımın sesi...
her yerde yanında olmaya ant içtiğimiz
üç ayaklı dünya adaletiydi sevdamız;
sen,
ben,
gölgen-gölgem..