'"Yer Demir Gök Bakır" Yazım

Ahmet Bektaş
829

ŞİİR


5

TAKİPÇİ

'"Yer Demir Gök Bakır" Yazım

Yer Demir Gök Bakır

“Yer demir gök bakır” çaresizliği anlatmak için söylenen bir söz! Yerden de gökten de fayda olmadığı durumu ifade etmek için…

Yer ve gök ilişkisi her dönem insanların ilgisini çekmiş. Gökte ne var, göktekiler yerdekilerden üstün mü? Yerdekileri göktekiler mi yönetir? Tanrı gökte mi? Melekler gökte mi? Cehennem yerin dibinde mi? Bu sualler her insanın aklına bir veya daha fazla gelmiştir. Kimi üzerinde durup ciddi meşgul olur, kimi de fazla önemsemez! Ama bu yer gök ilişkisi insana bir şekilde bulaşır…

Yer gök ilişkisi; dua ederken eller göğe açılır, vahiy gökten gelir, göğe yükselmek, göklere çıkarmak, yerin dibine sokmak şeklinde insan hayatını etkileyen sonuçlar doğurur! Gökten inenlerin yerdekileri aydınlattığı, ölenlerin ruhlarının göğe yükseldiği, Araf’ın gökte bir yerlerde olduğu, Levh-i Mahfuz’un gökte olduğu gibi inançlar insanların merakını göğe çeker!

Yer olumsuz, gök olumlu tesirleri temsil eder. Aşağı ve yukarı göreceli olsa da Dünya’daki insan için gök yukarıdır. Uzayda ise yukarı aşağı; doğu batı yoktur. Uzayda kütlesi olan her cisme inilir! Çünkü o cisme görecelidir inmek; Ay’a çıkmak Dünya’da iken söylenebilir, Ay yüzeyine gelince Ay’da inmek var. Yani Ay’a çıkılmaz inilir, Dünya’ya da öyle…

“Kara Delik” bir kütle çekimi! Delik diye tarif edilmesinin nedeni, çektiği cismi o kadar güçlü çeker ki cismin kütlesini tamamen emer, kendi kütlesine dahil eder. Hatta ışığı da emer! Işık geri yansımadığı için karadır. Bu nedenle ışık ve nur aynı değildir! Işığın dalga ve tanecik özelliğinde fiziksel bir tarafı var; nur ise kütle çekiminden belki etkilenmez! Belki diyorum çünkü nur ışık gibi fiziksel engellere takılmaz diye düşünürüm. Bilim adamlarından dinlediğim kadar yazdım bu konuda. Kaşıkta bir damla su düşünelim, bardağı da kara delik; kütlesi daha fazla olan bardaktaki su, damlayı çeker ve damla suya değdiğinde damlalığı kalmaz. Bardaktaki suya katılır. Yani yutulur! Ama asla yok olmaz. Fiziksel damla görünümünü yitirir. Kütlesi bardağın kütlesini bir damla artırır.

“Evvel ADEM yanıldı, uçmakta buğday yedi” Yunus Emre
Yanılmak, uçmak ve buğday yemek! Aynı satırda… Yukarda bahsi geçti uzayda bir cismin üzerinden her yer yukarı. Demek Adem yani insan, gözünü yukarı dikmiş, yanılmış ve buğday yemiş! Buğday sembol. Adem yanılgısından bir yanlış yapmış… Ademi yani insanı aldatan her ne ise insanın bulunduğu yere göre gökten gelmiş o yanıltıcı tesir! Buraya dikkat! “İstikbal Göklerdedir” Atatürk göklere dikkat çekmiş… Yani insanı yanıltıcı veya etkileyici hatta insanı esir eden etki gökten geliyor. Uydularla insan zihnini bloke etmekten tutun uydularla insanları vurmak hepsi bu kapsamda… Göklerde insanı yanıltacak olan başka neler olabilir? Göklerden insanlara fısıldanan şeylerin hepsinin istisnasız doğru olmama ihtimalini kim ciddi manada düşünme cesaretini gösterdi? Bunu ciddi olarak sorgulama zamanı geldi…

“BELKIS ile SÜLEYMAN aşka düştü bir zaman
İsteyip bulmadılar bu derdin dermanını
Gökteki HARUT MARUT, Aşk için indi yere
Zühre yüzün görünce unuttu rahmanını” Yunus Emre

Harut ve Marut kuranda geçer. http://kuran.diyanet.gov.tr/Kuran.aspx#2:102 İnsanlara sihir öğrettiler.
“Süleyman'ın hükümranlığı hakkında şeytanların (ve şeytan tıynetli insanların) uydurdukları yalanların ardına düştüler. Oysa Süleyman (büyü yaparak) küfre girmedi. Fakat şeytanlar, insanlara sihri ve (özellikle de) Babil'deki Hârût ve Mârût adlı iki meleğe ilham edilen (sihr) i öğretmek suretiyle küfre girdiler. Halbuki o iki melek, "Biz ancak imtihan için gönderilmiş birer meleğiz. (Sihri caiz görüp de) sakın küfre girme" demedikçe, kimseye (sihir) öğretmiyorlardı. Böylece (insanlar) onlardan kişi ile karısını birbirinden ayıracakları sihri öğreniyorlardı. Halbuki onlar, Allah'ın izni olmadıkça o sihirle hiç kimseye zarar veremezlerdi. (Onlar böyle yaparak) kendilerine zarar veren, fayda getirmeyen şeyleri öğreniyorlardı. Andolsun, onu satın alanın ahirette bir nasibi olmadığını biliyorlardı. Kendilerini karşılığında sattıkları şey ne kötüdür! Keşke bilselerdi.” Bakara ﴾ 102﴿

Madem sihir caiz değil, neden bu iki melek insanlara sihir öğretti. Sonuçları bilinirdi, neden izin verildi. Süleyman’ın Belkıs’ı aşk ile tesiri altına alması mı istendi. Süleyman’a yarayan bu ilim başkalarına neden yaramıyor? Süleyman’ın hükümranlığı neden bu kadar riskli şekilde desteklendi… Meleklerin insanlara (sihri cazip görüp küfre girmeme ihtarı) ve bu şartla bazı kişilere de sihir öğretmesine neden müsaade edildi? Bunları da düşünelim…
Zühre dişil sembol; demek aldanış Zühre’nin güzelliğinden kaynaklanmış…Günümüzde bu şekilde bir sihir kullanımı neden olmasın? Cinsel enerji üzerinden güç elde etmek, insanlara etki edip kontrol altına almak, hatta aldatmak mümkündür… Düşünelim…

Koca Yunus, verdin ilmi… Açtın zihnimizi. Uyandırdın bizi. Madem uyandırdın bizi o halde çaresini de söyle ki insanlar düştüğü kısır döngüden çıksın, ümitsizlikten kurtulsun!

“Bir sinek bir kartalı salladı urdu yere
Yalan değil gerçektir ben de gördüm tozunu” Yunus Emre

Teşekkür ederim Yunus.

Güçlüler, büyükler, egemenler; hafife aldıkları, tepeden baktıkları, aşağıladıkları, küçük gördükleri şeyler tarafından yıkılır! Buraya dikkat! Sineğin kartalı yere çalması mümkündür…

Son tahlilde; “İstikbal göklerdedir” Uçana dikkat! Göklerden her ne gelirse ona dikkat! Bilgi de olsa dikkat! Sihre dikkat! En önemlisi de kartalı yere seren sineğe dikkat! Yer demir gök bakır olsa ne yazar!

Selametle,

Ahmet Bektaş

Ahmet Bektaş
Kayıt Tarihi : 18.2.2013 02:06:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Hikayesi:


“BELKIS ile SÜLEYMAN aşka düştü bir zaman İsteyip bulmadılar bu derdin dermanını Gökteki HARUT MARUT, Aşk için indi yere Zühre yüzün görünce unuttu rahmanını” Yunus Emre Harut ve Marut kuranda geçer. http://kuran.diyanet.gov.tr/Kuran.aspx#2:102 İnsanlara sihir öğrettiler. “Süleyman'ın hükümranlığı hakkında şeytanların (ve şeytan tıynetli insanların) uydurdukları yalanların ardına düştüler. Oysa Süleyman (büyü yaparak) küfre girmedi. Fakat şeytanlar, insanlara sihri ve (özellikle de) Babil'deki Hârût ve Mârût adlı iki meleğe ilham edilen (sihr) i öğretmek suretiyle küfre girdiler. Halbuki o iki melek, "Biz ancak imtihan için gönderilmiş birer meleğiz. (Sihri caiz görüp de) sakın küfre girme" demedikçe, kimseye (sihir) öğretmiyorlardı. Böylece (insanlar) onlardan kişi ile karısını birbirinden ayıracakları sihri öğreniyorlardı. Halbuki onlar, Allah'ın izni olmadıkça o sihirle hiç kimseye zarar veremezlerdi. (Onlar böyle yaparak) kendilerine zarar veren, fayda getirmeyen şeyleri öğreniyorlardı. Andolsun, onu satın alanın ahirette bir nasibi olmadığını biliyorlardı. Kendilerini karşılığında sattıkları şey ne kötüdür! Keşke bilselerdi.” Bakara ﴾ 102﴿ Madem sihir caiz değil, neden bu iki melek insanlara sihir öğretti. Sonuçları bilinirdi, neden izin verildi. Süleyman’ın Belkıs’ı aşk ile tesiri altına alması mı istendi. Süleyman’a yarayan bu ilim başkalarına neden yaramıyor? Süleyman’ın hükümranlığı neden bu kadar riskli şekilde desteklendi… Meleklerin insanlara (sihri cazip görüp küfre girmeme ihtarı) ve bu şartla bazı kişilere de sihir öğretmesine neden müsaade edildi? Bunları da düşünelim… Zühre dişil sembol; demek aldanış Zühre’nin güzelliğinden kaynaklanmış…Günümüzde bu şekilde bir sihir kullanımı neden olmasın? Cinsel enerji üzerinden güç elde etmek, insanlara etki edip kontrol altına almak, hatta aldatmak mümkündür… Düşünelim… Koca Yunus, verdin ilmi… Açtın zihnimizi. Uyandırdın bizi. Madem uyandırdın bizi o halde çaresini de söyle ki insanlar düştüğü kısır döngüden çıksın, ümitsizlikten kurtulsun! “Bir sinek bir kartalı salladı urdu yere Yalan değil gerçektir ben de gördüm tozunu” Yunus Emre Teşekkür ederim Yunus. Güçlüler, büyükler, egemenler; hafife aldıkları, tepeden baktıkları, aşağıladıkları, küçük gördükleri şeyler tarafından yıkılır! Buraya dikkat! Sineğin kartalı yere çalması mümkündür…

Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Ahmet Bektaş