“Bülent’e, Nihal’e, Ayşe Sıla’ya”
yurdum, uzun gözlü akşamın yurdu
birlikte çıktığımız bütün yollarda sarsak adımlarımla
adımla kaldım tek yönlü gidişlerde
-yolunu yitirmiş bir kurtarıcının düşleri nedir ki? -
nedir ki bir Ukrayna boşluğunda çırpınmak
on birinci paralelden geçmek neyi değiştirdi
neyi değiştirdi Althusser? işte
: altmış sekizi satıyor çocuklar, büyüdüler
erdiler bir tasarım köprüsünün ne çabuk berhava olduğuna
“kardeşlik, müsavat, adalet! ” – süt kokuyor
yüzyılların ağzı, süt kokuyor Cenevreli Saatçı ve Berlin Kartalı
yurdum, Türkiye’m, gitgide büyüyor gölgelerin dansı
büyüyor kanser bilginin kalbine
kırlardan şehirlere büyüyor iktidar
çırpınıyorum Eskişehir Marşı’yla
Papa’nın ruhuyla Dört Motorlu Pamela şimdi bütün umutlar
şimdi hiçbir uçak çek! ilmiyor Küba’ya
zamanın dar kapısında düşler sıkıştı
seksen dört, ah kara kehanet! in cin
ve İncil’in satır aralarına santraller kuruldu
akdimiz eski ahitte sular ayırırdı
on iki yol açardık yoksulların yazgısına
çoktuk, haklıydık, belki azdık – ne çıkar –
mermere dönüştükçe meydanlarda, erimeye başladık
yalnız Bakara mı kaldı; kan kan kan
bir kırmızı güldür İnsan’ın içine akan
ey bütün dağların ardındaki çok kuş; otuzlar da dağıldı
en sıkı öpüşlerle suçortağımız kaldırımlara dağıldık
yurdum! biz bu cumhuriyete yaban kaldık
Kayıt Tarihi : 10.12.2011 23:16:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
bari 9-8'lik tempoyla harmandalı oynayacak bir efe görseydik...
Cemil Meriç
Bizi bu dertten kurtarsa kurtarsa Anka Kuşu kurtarır. Kaf dağının ardına uçacak 30 yiğit kuş, 30 tane zümrüdü anka, 30 tane yükseklerden seslenen Huma Kuşu kurtarır.
göğün göğsüne bakıp hiçbir kuş düğünü görmemiş bir şiiri de kurtarsa kurtarsa uçan halı kurtarır.
şimdi buraya yazacağım ŞİİR sayfada duran şiire yorum niteliğindedir. bence.
saygılar,
Öldü
Baştan başa hükmederdi bir zaman
Davut oğlu Sultan Süleyman d’öldü
Omuz verip Kaf Dağı’nı kaldıran
Haz(i)ret-i Hamza pehlivan d’öldü
Firavn köşküne atlı giderdi
Doğudan Batı’ya hüküm ederdi
Bin deveyi bir akçaya güderdi
Veysel Karan gibi çoban da öldü
Kalsa dünya Muhammed’e kalırdı
Can satın alınsa Nemrut alırdı
Çıkmayan canlara derman olurdu
Hekimler hekimi Lokman da öldü
Hani n’oldu “Dünya benem” diyenler
Geldi geçti milyon altın sayanlar
Görünmüyor adam eti yiyenler
Koca devler ile Şahmeran d’öldü
Felek bir değirmen kurmuş öğütür
Şahları aldatır bizi aldatır
Güzellerin efendisi beyidir
Mısırlı Yusuf-ı Kenan da öldü
Türk ulusuna Latin harfi okutan
Düşmanları uzaklardan bakıtan
Saltanat köşkünü yıkıp dağıtan
Atatürk gibi kahraman da öldü
Şu görünen dünya canlarda birgün
Hep ölüp giderler onlar da birgün
Ya bu gün ya yarın günlerden birgün
Derler ki Hüseyin Görsoy da öldü
Aşık Hüseyin Gürsoy
namık cem
evet,gerçek yorumcular ayakta tutar siteleri...onların görüşleri,şiirin içinden el sallamaları sevindirir kalem oynatanları,şiire emek verenleri...yoksa nasıl yolunu bulur şiir denen şey...
bu bağlamda,sevgili Sinyali'ye teşekkür ediyorum yazdığı yorumlar için..çok şey öğreniyoruz biz onlarla;bilmesini isterim.lütfen devam diyerek...
şiire gelince;şiir anlayışım dışında kalan,imgelerle düğüm düğüm olmuş,uzun mu uzun bir şiir...okudum ama,okuduktan sonra aklımda kalan ne diye sorduğumda,yanıtsız kaldım açıkçası...sanırım beni aştı bu şiir...zaten ufacıktı aklım,şimdi ise hepten akılsız kaldım:)))
herkese saygılarımla...
TÜM YORUMLAR (19)