Hecelerce düşüyor üzerime yıldırım,
Geçmez bir günün gecesi, bin yıldı sanırım;
Yalnız bırakmadığında, geceden, şimşekler,
Kalbimle çarparlar ve duyulmaz cümle şekler.
Bastırmak için mi, özlemin sesini, cümbüş?
Bunca girift ahengten, sıyrılan, kaybolmaz düş!
Sen dışarıda, benden uzaktasın bir odada,
Camımda kalıntın ve avucumdaki duada...
Hummâlıyım ki, bir üşüyorum, tir tir, tir tir;
Tüt sobadan; beni sende, seni bende yitir!
Bir kere yandığında, var mı öyle soğumak?
Mesâfeler, geceler, bekleyiş... aşkta ramak.
Kalp kalbe tutunduğunda, el mi tutan kulbu?
Kalp bırakmaz hiç, el bırakır, yorulur, kul bu.
Yanarken cayır cayır, çıtlarken çıtır çıtır,
Aranır mı küle dönmüşken potada hatır?
Soğulamaz birbirimizden, atıldı kaynak;
Yana yana, iç içe soğuduk; kopmaz dayanak!
Ayır haydi, ayır, bir insanı gölgesinden,
Güç yeterse, ayırabilirsen, gövdesinden!
Gövde ki benimle; ve gölgem, bir var, bir hiçtir.
En yakın, en uzak mesâfe insanda içtir.
Bana takılan, ellerinden geçen sert kement;
Nereye gitsem, gene sana, gene sana bent.
Aramızdaki mesâfe dağları aşkındı,
Mesâfeleri hiç eden mesâbe aşkındı.
Keser binlerce ağaç, hep nefesimi keser!
Bir keskin kılıçtır rüzgâr bana; hep boş eser!..
“Nerelere eser?” sorarım senden, rüzgâra;
“Var mı bir iz, yârdan haber...” diye otogara.
Sormak isterdim bir aşkla: Günün nasıl geçti?
Gününü bile bilmeden, bu kalp seni seçti;
Fakat ne yanındayım ve ne de haberdar;
Bir dardayım, âlem olsa sıkışacak kadar.
Kayıt Tarihi : 1.2.2022 11:35:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!