Yenilgi, yenilgim, yalnızlığım ve kimsesizliğim.
Binlerce yengiden de bana değerli olan sen!
Dünyadaki tüm parlak başarılardan
sensin yüreğime yakın olanı!
Yenilgi, yenilgim, baskaldırım
ve de benim kendimle tanışmam.
Sayendedir ki, hala ben ayağı yere basan
ve solmuş defneler peşinde koşmayan
biri olduğumun bilincindeyim;
ve sende, yalnızlığımı buldum
ve de herkesten uzak,
ve de gururlu olmayı.
Yenilgi, yenilgim, benim parlak kılıcım
ve de kalkanım.
Gözlerinde okudum tahtı arayanın
kendi kendisinin kuluna dönüştüğünü.
Ve, bir kimsenin derinliklerindeki
esasını anlayabilmemiz için
onun gücünü söndürmemiz gerektiğini.
Ve ancak böylesine olgunlaştıktan sonradır ki,
bir meyvenin tadına varılabildiğini.
Yenilgi, yenilgim,
benim sözünü sakınmaz yol arkadaşım
şarkımı, bağrışmalarımı, sessizliklerimi hep duyacaksın.
Ve senden baska hiçkimse bana söz etmeyecek
kanat çırpınmalarından ve deniz kabarmalarından
ve de geceleri yanan dağlardan.
Ve sen, tek başına
ruhumun sarp ve kayalık
yollarından tırmanacaksın.
Yenilgi, yenilgim, benim ölmez cesaretim
sen ve ben fırtınada birlikte güleceğiz;
ve biz ikimiz, derin mezarlar kazacağız
içimizde ölmekte olanlara;
ve tutunacağız, tüm gücümüzle,
güneşin karşısında;
ve de tehlikeli olacağız.
'Deli-' 1918
Halil CibranKayıt Tarihi : 25.12.2002 17:35:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Halil Cibran](https://www.antoloji.com/i/siir/2002/12/25/yenilgi-5.jpg)
Siz Cibran’ı beğenmiyor, söylediklerini anlamsız buluyor olabilirsiniz. Ancak tarihte kendine, sözlerine ve eserlerine yer bulduğu yadsınamaz bir gerçektir.
Bkz.
“Osmanlı’nın günümüz Lübnan’ında doğmuş, yirmi sekizinden ölünceye değin (48) Amerika’da yaşamış, Ne zamanında ne de şimdi hak ettiği değeri görememiş Maruni asıllı üstatlar üstadı şair ve ressamdır. Dini metinlere ve din insanlarının sözlerine karşı geliştirdiği yazımlarından ötürü Osmanlı tarafından yasaklanmış metinleri bulunmasına, okunmasının yasaklanmasına ve kitaplarının meydanlara yığılıp yakılmasına, yoksulluk ve ardı sıra tutulduğu hastalıklarla küçük bir çatı katında ölmüş olmasına karşın Cibran, zamanının literatüründe oldukça geniş bir yankı uyandırmış ve benimsenmiştir.
Kendisinin neredeyse tüm yaşamı acı ve kederle örülü olsa da bu romantizmin ya da mistisizmin derin dehlizlerinde sürüklenmesine yetememiş, dirayetini tanrı gerçeği dahi yıkamamıştır. Sevgiyi bir çeşit hümanizm ve doğaya aidiyet* olarak işleyen Cibran, acı ve kederlerin aslen toplumsal etkenlere müteallik olduğunu göstermeye çabalamıştır – hem de tüm sevgi görmezliğine rağmen.
Şarki düşünceleri batı yazımıyla aktarışı en belirgin özelliklerindendir bilakis aynı sebeptendir batıca da dikkat çekişi.** Tıpkı bir ilahi kitapcasına bu sentezleri içerişi ve üstün hitabeti kendisini okuyanlara bir yalvacı okuyormuş izlenimi uyandırır, neredeyse her aforizması meydanda haykırarak okunabilecek yeterliliktedir. Dönem şartlarına rağmen insanların başlarında bir despot varsa tek sebebinin kendileri olduğunu haykırır, bu diktatörleri alınlarına “yüce yaratan”ın değil kendi kendilerinin yazdığını ve elbette başkaldırıyı savunur.
Genel diyalektik görüşünü kadın-erkek ilişkisi için de geçerli kılar. herhangi birine üstünlük tanımaz, sevginin tek amacı “kendi kendine yetmektir,” der; “sevgi, ne kendinden bir şeyler verir, ne de bütünlüğüne dışarıdan bir şeyler katılmasına göz yumar…”
Şimdi siz kapitalizmden ve tüketim mantığından rahatsızsınız diye Cibran kötü, vasat biri olmuyor. Elbette siz öyle bulabilirsiniz, ancak onun eserlerini beğenenleri zevksiz yahut düşük beğenili adetmeniz doğru değildir.
Ben de Doğu edebiyatında, hatta İslami metinlerde Gül’ün çok işlenmesini, hatta peygamber sembolü olarak görülmesini çok manidar bulmuyorum, hatta saçma buluyorum ama öyle yazanlara ve öyle düşünenlere asla saygısızlık etmiyorum…
Ben Cibran’ın 48 yıllık yaşamında çok iyi işler başardığına inanıyorum. Kaldı ki Amerika’ya 28 yaşında gitmiş ve 48’inde de ölmüştür. Zamanın kilise ve din anlayışına bir baş kaldırı, batıyla Doğu arasında bir ayna olmaya çalışmıştır…
Kapitalist konjonktür hayatın her alanında rota belirler. Belirlediği rotalarda da yıldızlara ihtiyaç duyar. Elbetteki söylediklerinizde haklılık payınız vardır ancak Cibran içinse en son söylenmesi gereken şeylerdir belki…
Neyse, sizin beğeniniz size, benim beğenim bana…
Ancak, şiirleri onlarca dile çevrilmiş, resimleri ve tablolari dünyanin en büyük kentlerinde sergilenmiş bir sanatçı için, ‘ bu adam şair de, ressam da, filozof da değil, siz ne kadar zevksiniz beee’ diye durduk yere dünyalılara hakaret etmek de çok edebi değil. Edep Yahu:)
Bir de çocukken Halil Cibran’ı da Necip Mahfuz gibi müslüman sanıyordum. Hey gidi günler…
TÜM YORUMLAR (31)