Sabahın kör karanlığında düşünmemiştim hiç ölümümü. Hiç beceremediğim ölümümü. Kapılar kapandığından beri, evet sanırım o zamandan beri kendi ölümümü beyaz bir kağıt üzerinde görmemin imkansızlığını anladım. Ancak siyah bir ölümü de beceremedim. Kendim için düşlediğim siyah ölümümü...
Hayat kovdu beni, ölüm terke etti. Her gün kendi kapımın önünde bin kez ölmek istedim ama ölemedim. Oysa ölüm o kadar yakın, ölüm o kadar uzak. Çelişkilerin içinde yerken beynimi bin kez sövdüm hayatta kalmışlığıma, yaşıyor olmama...
Ölüm en çok yüzüme yakışıyordu biliyordum bunu. Soğuk yüzüme, sıcak ölüm. Evet en çok yüzüme yakışıyordu. O yüzden yaşanmışlık sayılan hayatımı insanların yüzlerine vurdum her seferinde. Kimse anlamadı, anlamalarını da beklemedim.
Şimdi avuçlarımda biriktirdiklerimi kapımın önüne bırakıyorum, ölmeyi beceremediğimde onları alıp ceplerime dolduracağım yeniden, yeniden, yeniden...
15 Eylül 2006, Cuma
Denizler ortasında bak yelkensiz bıraktın,
Öylesine yıktın ki bütün inançlarımı;
Beni bensiz bıraktın; beni sensiz bıraktın.