1.
Ağır bir yük kaldırdın
köleydin çünkü
sana ağır geldi taşımak rahmini
yeryüzünün yükü omuzlarındaydı
omuzlarındaydı kader
deyip geçemezdin.
Çocuklar seferberlik zamanlarından kalma
büyümek istemiyorlar
istemiyorlar çünkü kızılay çadırından taşmak
ayazda.
Ayazda İstanbul zamanını
bakımhanede kalorifer ateşçileri
apartman altlarında
teriyer cinsi köpekle gezintiye çıkan
kuş tüyü müptelası üst sınıf mensuplarının
kaptırmasın gönlünü diye kızları
gözetleme memurları harcasınlar diyedir.
Hürya bırakışları.
2.
Doğurgan bakışında kanatlansa martılar
yolcuların soyundan bir oğlun olmayacak.
Arza bir örs gibi vurup topuğunu
aşkın ruşeymini akıtmayacak
arzın sinesinden.
Sinesinden kopan feryadı
aşk ile şaklatmayacak
arsızın çehresine.
3.
Çemberlitaş
Sultanahmet,Sirkeci.
Sirkeci,Sultanahmet
Çemberlitaş.
Kölelere Aksaray’dan hisse vermez mutemet.
Postacı getirmez kurtuluşu müjdeleyen bir senet.
Askerken yeni cami önünde
çarşı izinlerinde
turşucu derlermiş dedeme.
Seğirtirmiş nizamiye önlerine pür telaş.
Tramvayla Fatihe kabilse ulaş.
Fatihten geçilir ancak
efendiler.
Efendiler diye haykıran çıkmayınca
koymadılar hiçbir kuramın köşesine hiçbir taş.
Manivelalar ellerinde kesilmiş kulaklarıyla köleler
kulak kesilmişlerdi.
İsa’dan çalınan bir günün gecesinde
Musa’yı anmak için.
Çünkü köleydiler
Çünkü
açmak açıklamak içindir.
Kim ki emri sarihtir
efendidir.
Efendilik sarahati gerektirir.
Seyyar olmaksızın
seyyal olmayı icbar eder efendilik.
Tanrıyı öldürenler ölünce
kelimeler cem ile cümle kuramaz.
Sükunet ummanına batar kölelik.
4.
Nida Bilal’in haykırışıydı.
Özü gür kölelerin varolduğu çağlarda.
Kurtuluş onların dudakları arasında
sadakta ok gibiydi
Ar damarı çatlamış şakakların aşığıydı temren.
Kurulmuş yay
kurumuş hurma dalı ay
hal-i pür-melali
anam köle doğurduysa suç
benim mi.
5.
Satın aldık.
Pey akçesi vermeden satın aldık dünyayı.
Çıkınlar sırtımızda
sırtımızda kefen olsun diye sarılmış bohça
poliçeler, çekler, külçeleri sarmıyordu.
Sarmıyordu kaset geriye sarmıyordu.
Dibine sarmıyordu devlet.
Yağmur nisanda bile yağsa alnımızdan
kölelik mührünü çıkarmıyordu.
Seyfiye, ilmiye, kalemiye, mülkiye
sarmadıysa dibine devletin mülküdür ye.
Kamu tanrı verir sana rızkını.
Çevir şimdi sinemadır köleliğin çarkını.
Perdeler inince gör
kim oynar
ıscacık somununla
serviler gölgesinde.
Şehrin ihtiyacı var
kölelere.
Mısrın ihtiyacı var.
6.
Mısır muhtaç.
Fir’avn hiçbir erkle doymıycak kadar aç.
Aç takların, kehkeşanların, mahyaların önlerinde setleri.
Köleler yol alıyor kulaç kulaç.
Serpilmiştir siper önlerinde cesetleri.
Servi boylu köleler...
Nerden intişar eder düşüşteki güzellik.
Ne etik ne estetik.
Bu ne harikuladelik.
Özüyoz fidanların yeşili
aşı kalemlerinden ala görülmemeli.
Budanarak dirimi
keşfetmeyelim mi.
7.
Yolu kesilmiş çerçiler
gibiyiz.
Sırtımızda buz yükü
eriyor sermayemiz
sırtımız ıslanıyor vahada.
Eriyoruz biz.
Terliyiz
ama serinlik sunmuyor bize
sermayemiz.
Pay-mal ediliyor.
İç ediliyor dolmalara sarılıp
sarılıp allı pullu çullara
çuhalara.
Ellerinde ince sabun patron çiziyorlar
biçiyorlar terziler.
Kalıbınca zihnimizin
birer deli gömleği.
Akıl
ile bağlarız biz hayatı ölüme.
Saksı da ne
yeşerecek yer mi yok
benim gonca gülüme.
Gül açar çünküsü yok
çünkü açar.
Yedinci gün
istivaya çekilir tanrılar
ve hafta
yeniden başlar.
Kayıt Tarihi : 11.4.2006 16:07:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Erdal Topaç](https://www.antoloji.com/i/siir/2006/04/11/yeni-nesil-koleler.jpg)
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!