Yelkovan dikenin günü
Önce bir damla kan düştü toprağa
Bir çocuğun küçücük bedeninden
Ardından yaşlı bir kedinin başı
Havada asılı kaldı haykırışa dönen miyavlaması
Şeytanın ve yelkovan dikeninin günüydü
Sokağın bir ucundan diğer ucuna,
İçleri muhafazalı buz kutularına boşaltılmış cesetlere takılmadan
Geçip giden yelkovan dikeninin günü
Rüzgârın oynaştırdığı çivisi çıkmış kapıların gıcırtısıydı
Ölüm sessizliğini bastıran
Belki de asil Irak’lı isyancıların son sözleri;
“ ölmek değil bizi endişelendiren, cesetlerimizin ahvali…”
Olmalıydı.
Ardından bir papazı çarmıha gerdiler Pontus’ta
Ve
Aydınlığa bir kurşun sıktı
Konstantinopolis’te bir Pontus’lu
Sessiz çığlıklar gibi uzandığında sokak ortasına,
Ahparig pabuçlarıyla en aydın yürek;
Sözcüklerinden artakalandı üzerine örtülü gazeteler.
“Tanrıların bahçelerinde oynayan küçük çocuklardık” demişti
“Oyunumuzun adı ölüm…”
Önce çocuklar öldü bu oyunlar da
Sonra bilgelerin ettiği sözler…
Sokağın bir ucundan diğer ucuna,
Şeytanın ve yelkovan dikeninin günün de…
Kayıt Tarihi : 4.10.2010 01:01:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Yaba edebiyat dergisi
TÜM YORUMLAR (1)