Ölen çocuklar senden hesap soracak
Ve masum insanlar hep dünyayı koruyacak
Azıtıyor giderek işler ve yetinmemek
ne kötü bir şey nefretin eli(nde) .
İlk doğdum diye mi bunca kompleks
ve küçüldüm kaldım diye mi bunca...
Ya biz ne yapacağız, saldırıp Balkanları
ve yarı Avrupa ile Arabistan'ın
bir kısmını geri mi almalıyız?
Musa'nın asası varsa o hala dağda olmalı.
Ama haça yerleştirilen İsa, intizamlı,
gözü kapanmaya çalışıldı:
Ve işte, ne güzel ki mutluyuz (!)
Herkes özgür; yiyin, için, sevişin.
Ama bi durup doğanın sesine
kulak kabartmak, ekonomi kadar ucuz
umursamaz Atlantik Kaf ardları...
Biz böyle demedik ki insana;
o yeşersin, yeşersin, dedik
hem de bunu buradan dedik:
vıcır vıcır kaynayan bir yeryüzü...
Siyaset ve para anlamaz, ya da Borsa.
Zor olsa da, var mısın bu işte?
Hücre değil onun duvarı azrail'dir;
ekonomik sokar besinleri, yiyebileceği.
Böyle çıkarcı düşünce, insanı yiyor.
Ee ki bu duvarı yıkmak işiyse;
Kuran'ın da demiş olduğu gibi,
insanoğlu iradesinin burda başarısı...
Yakınmayın da bağırın ama savaşsız.
Herkes herkesin sesi, umut gerçektir.
Her bir giden çocuk ruhu izliyor
evrende gizlenmiş bazı bölgelerden
Ve onlar yeni hayatlar için
farklı şekillerde hep hazırlanmakta,
dünyayı güzelleştirmeye hazır ve nazır,
her bir ekilen nefret tohumu için! !
Bazen başka diyarlara giderler,
her bir kuantum tüneli onlar için:
oraları da güzelleştirmeliler
sonra dönüp gelecekler ve anlayacak
barışı karıştırıp ortalığı bılandıranlar;
neymiş güzellik, n'olacakmış gelecek.
Lanet edilesi bir düşünce hayat almak;
ve şüphesiz, benden sonsuza kadar
bu laneti kapacak, düşünecek, zırlayacak.
Kişi vardır, durur, bekler, gözler.
Zamanı gelince çıkmak için ortaya.
Planlı, programlı ama itinayla.
Ve Yurtta barış, ee Dünya'da da barış.
Bir 23 Nisan öngörüsü, o savaş günleri;
hanimiş, işte kabirde yatan ata canlıymış! !
bir de elvis mağarada yaşıyor hala derler,
kabirden canlı uzanan şişman el kimden?
Savarona utansın, milleti ve barış uğruna
yemediğini koymadı hiç yanına! !
Her geçen gün, daha çıkıyor ortaya! ! !
Bush; sendeniyi olmasın, az direkt
mi oldu, patavatsızlıksa boşver;
bilirsin, Texas'lılar az Kasımpaşalı;
ama sapmayasın yolun yanlışına,
yoksa hep nefret ile anılacaksın
ya da unutulursun daha fenası, bir çırpı.
-Hitler tökezletmiş olacaktı tiyatroların
tutunduğu bir Almanya'yı. Ve, ya şimdi?
En küçük bir laf heil! 'a dair,
itiliş kesin-kararı'dır böyle gelişlerin.
Böyle yerlerde koyacaksın tek, kesin noktalarını;
yoksa siyahla beyazın da vardır aşk gibi bir güzelliği;
(son iki dize, yoksa, Aman Allahım! laisizme mi benzedi? heyhat!
Dilerim küstah Parisliler utansın buna ederek binbir nağra-nakarat!)
ama bunlar bu kastedileni de aramıyor ki
O çocukların, insanaların üzerinden alın ahınızı! ! !
(Kendi rızanızla verecek iseniz,
canlarınızla ödeyin dilerim, bunu.
Ama kimse de almayacak sizden başka, söz veririm, canınızı.
Çünkü sokakta ne sağa ne de sola bakarım, sizin gibilerini...
Çoğu 'merhaba merhaba', bizim dilimizse tanımlayamadığına 'merhaba'yı hiç bilmez -doğruya doğru.
Sevmektir bizim hep uğraşımız, her doğanı.)
Sonra dört dönüp napıyorsanız yapın
*
Şaire güven sen, ressama ve iyi bilimadamına; Sanatçıya! o yapar, eder, gene gelir dinler -amacı bilinir, sağduyu sahibidir.
Yaptığını yapmadığını kağıda yapar. Tuvale yapar, formüllere döker içini Ya da palete yapar, veya, veya bir duvar freski şekline sokar onu
ki en zorudur yapım aşamasında, hata götürmez -kolay yetişmedi gizli birler.. faraza Michelangelo. (Ruhbandan hazzetmedi)
Coşmak anlayışı nerdedir, coşmak ve mutluluğu kucaklamak.
10 asır önce Fransa’dan yola çıkarken ön ayak bozuntu bir ilk misyoner;
İşte, o haçlı seferi hala bugün ve Dominique De Villepin,
Diyor ki asıl fikrin, sahibiyim sancağın: “Hristiyan askeri bakalım nasıllar? ”
Vahdeti vücut bu mudur, yoksa Tasavvuf mudur ki bu –haşa! .
Senegal, Cezayir, Etiyopya, Kurtuluş-Türkiye, Vietnam, Irak, Lebanon.
Önce soykırımlar, ardından geçen aylar, sonra toplanır
Cesetler, inşa ve ediliveren yeni evler, kim kalkar altından
Bu günahların? batının coşmak anlayışı nerdedir? Orta Dünyası, Orta Çağ'ı; Boynuzları mı boğanın? -hadi canım! !
Köhnemiş bir nüfus planlamasına belki de karşı çıkışın
Tek haklı gerekçesi gibi bu olabilir, değil mi; yaratıcılar nerde -stil sahipleri, still? ?
Hiç değilse, moda olsun. En orijinal bir fikrinizi yiyeyim artık!
Elime alsam kağıt ve kalemi, Tanrı birdir/bir neler çıkarabileceğimi! !
MI5, Londra mini etek; gitsin Sex Pistols, gelsin Riders of the Storm ila Çiçek çocuları -
Dooors: kapı açık; musluk kapalı, musluk açık... Freud ya da Jung'da bir Şizofren belirti olmasın sakın, zıplar zıpır tavşan ürkek?
Sonucu nerde, onca demokrasi öğreten ön kitabın,
Ta Antik yunan’ın kölelik sistemiyle Aristoteles bile iç içe feyz
Sıvanmış o eşitlik fikrinin? Eksik mi tahtası özl. 'It's the final Countdaownn, Jupiterus, kıta Europa'si la sol ebemkuşşağı? .
İyisi çok iyi kötüsü çok kötü denir ya, eh Mahabharata -batan ve doğan ve.. evren!
:Ya Beyrut’taki İsveçliler v.s. Batılılar kaçıp şimdi n’apacak.
Ya çoluk çocuk o arap; n’apa, sevinin yeşerdiği toprakların birinde?
Ne güzel kafelerde otururlardı, otururlarmış Hristiyan Müslüman.
Ve bir şey diyeyim ki, çökertebilirim hepten bu abuk pazarları;
nakil eden ben, basıyorsam benç; diyen Nihat Genç, sakalı bıyığı henüz ağarmış -bende üç tel pardon tek tel daha yok beyaz tel: *
Peh! Hele bir Yahudi bürokrasi doluşsun da bıyıkları terlemiş demokrat fransız siyasetinin yanına
da desinler bakalım: 'Ha onlar mı, yapar onlar, Hristiyandır onlar.'
Gurursal pozların bu derece ileri götürülüşündeki köhnemiş şu seçilmişlik iddiası.
(Güzelim üç küçük kuş nasıl yerleş(tiril) miştir ana-evlat-baba, bazı (hristiyanlarca): bir tek labut haça; haşşa, bir tek Tanrı yahu,!)
Sonra Müslümanlara gelir ve kurşun sıkarlar koyu(n) Katoliklerle -Yeffora* olarak yumuşattım bari ben onu- alıp ihtiyarın (eskinin) yanlarına Yeni Ahdi.
E, bu ikiyüzlülüğün daniskası değil de nedir, söyleyin de bir, nedir?
Bu politika ne ister, ve silah pazarları ne ister para ekonomisinin!
Lanet olsun, tepedeki beyinsizlere; ahlak olmalı dindarsan, lanetim bu duygusuzlara! !
Kanser ederler, körleştirirler -güzelken görmek, ışığı! - mağdur her halkı!
Sizde nasıl bir yürek ve beyin var ki o mercilere yerleştirilmişsiniz?
Ha söyleyin, söyle bakalım, aklının erdiğiyle götürmeyecek kıyas,
çok daha fazlasını veririm; hem bakarsın, insan sevmeyi bile öğretmişim! !
Bazıları milyon kez de ölür ölse de, gıkı çıkmaz tesadüf gibi sırıtan
bir doğuşun ardından ki inanamadığı, hayreti açısından; kendi elleriyle yoğurduğu bir plan dahili sürece! !
Derim işte eğriden doğruya, doğruya doğru -Ve ben de böyle-; sayısız kez şu vücutta ölmesem de! !
Ne çıkar milyarlarla dolar kazandığında, beş kuruşluk içsel vergiyi kendin bu dünyada bilmedikçe.
Hiç yaşama daha iyi, ama doğdum bir kere diyorsan, azıcık emekle biraz da.
Halklarımız: İhtiyaçlarımız, farkında olunmalı, her devlette, her ülkede;
ve bunu yapacak olanlar, görevleri başlarına verilmişlerdir:ne için? hayatı götürme amaçlı, saadete.
*
Sünnet eğlencesinde av tüfeği ne geze;
Sezin Akoy'u vurdu serseri bir kurşun, güpegündüz!
Yazık merdivenden yuvarlanan Frauke Barış'a.
Ve Molvoda'dan, ordan burdan toparlanırlar
binbir düzmeceyle, internetle vesaire; sanırsın ki,
hiç değilse olsun bari bunlar kaçmış,
uzaktan tüten gibi bir binbir gece masallarından!
Ne gezer, kandırmışlardır iğrenç emellerine!
Arka bölmelere kapatmışlar seks köleliğine.
Burda ise 'yıkacağız' derler, güzelim koyları;
'sanki bir vatandaş da vatanına kıyar' demek ister gibiler!
Nispet mi yaparlar, dış dünyayı bombalayanlara?
Bu derece cahil ve kötü olabilirler mi?
Ne için dolaşır bu sorumlular mecliste ki, ne ister?
Tek gerçek fark budur, siyahla beyaz arası!
Vurun bakalım büyük bombalarla Güney Lübnan'ı,
su yüzüne mi hortladı on yıllarlık iddia
Ve siz, başlatın Hamas'tan, asker kaçırın üç beş;
Kuzey israil'e ardından Kattuşalar atarsın tabi!
Doğu'dan vuruyorlar Kuzey'i, Kuzey'den de Güney'i.
Aztec piramidi Keops'la mı yarıştı, noldu?
Şeyhler oturur kenarda, köşede;
ellerde üzüm salkımları, başlarda defne halkası!
Ses çıkartma bakalım, ardından bombaları at,
bombaları ye! E, nola? ? Masum halk gider arada! !
Örnek lidermiş yeni yüzyıla, sol ile sağ el ele fora;
hadi bıraktık sendikaları, nerdesin Blair cadısı!
Bush desen en iyi resmedilmiş olabilir
George Michael'in Shhot the Dog şarkısında!
Sağda solda koşuşturu, 'ee ehehee' diye
spastik bir kahkaha; ama hep beyaz saray içinde.
Sair, bazen de gider Texas'a, başka bilir nereyi?
Bir Atatürk gerek ki dünyaya, sevgiyi hatırlatacak yeniden
çünkü bir tarafın hükumetinin, kötü planları hortlatılır;
diğerinin ikiz kule öncülleri ve asker kaçırma eylemleriyle!
Bazı büyük gidişat öncüleriydi onlar da,
her ne kadar ekonomiyi sevmesem de - yeryüzü için
bir dönüm noktasıdır çünkü belki Lidya:
Hazır tutan bizi, yoketmemeye henüz kendimizi, paranın keşfi
-zaman kazandırır belki bu bize...
Daha da akıllanmadı ha dünya, bakalım neler göreceğiz.
Ama öyle bir noktaya da gidiyoruz ki
ya artık sopalarla bir savaş olur sonrası
yayılır veya artık demokrasi hepten, ekonomisiz.
Çünkü kendine yettirme prensibi, yapay ve gerçek-yaban'dır!
Her şey elimizde zaten, doğa, insanlar ve sevgi.
Nolur ki koruyalım, kollayalım yahu! yaa hii, ya huu! ? hepsini...
Yıkmalı bu çirkefi yıkmalı, tez elden silip süpürmeli.
Politikacısıyla hatırlanacak milletlerden ne fayda sağlandı.
Hükumetlerin yerine, asıl özgür demokrasiler geçmeli.
Düşünüyorum da, ütopik değil kanımca, ama oralara nasıl geldiğini
gösterir, ulaştığı yerlere, Swift'in; o arenadaki Minik Kuş boğa
şekline bürünüp de varışı sonunda Yahoo'lardan Hnhnmhoolara.
26 Temmuz 2006, bir utanç tablosu gördü yıl, tek bir günü.
medya nın bir azizliği; hayır yahu, tv pek de parazit yapmadı:
birikmiş de liderler dört duvarcadan bir iç avluda;
konuşup nda duruyorlar ölen ardından, merhamet beklemişlerin.
'67 sınırları'nda* saçmalıkların, ne elde edildi İsrail'in?
*
-
Lübnan olaylarını şiddetle kınarım
3. asteriks içi bölüm Sky tv Nihat Genç programından sonra filizlenen.
tek tel hikayesi, olaya biraz yumuşatıcı katmaca, yine de direkt bir şiir oldu.
hnhnmhoo ve yahoolar, j.swift'in gülliver'in seyahatleri'nin son bölümleriyle alakalıca
1967'de İsrail'in üç yeri alması olayı -misal Golan ve Sina- Filistin olayında bir dönüm noktası olduğu
göz önüne alındığında
bilgi ışığında.
sürçül ihsana affola
Kayıt Tarihi : 23.7.2006 07:37:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Boşuna 'Post-Mortem' demiyoruz Akın!
TÜM YORUMLAR (1)