Arnavut kaldırımlı dar sokakların,
Sıvası dökülmüş taş duvarların
Toprak kokan kerpiç evlerin
Yılların menteşelerini eğrilttiği,
Gıcırdayarak açılan
Ahşap kapılarını açıp,
Eğrilmiş ağaçları
Ha göçtü ha göçecek çatıların altında
Kilidiyle unutulmuş ceviz sandığın içindeki
Tozlu hatıralarımı açıyorum bu gün.
Bu gün yedinci gün.
Kim duyar, kim dinler sesimi.
Haykırıyorum: “Biri yardım edebilir mi?”
Nafile geç bunları dercesine,
Dalıyorum hatıraların içine.
Dalıyor, çıkamıyorum.
Sonra dalıyorum hayallere…
Bir gıcırtı sesiyle kendime geliyorum.
Fırtınaların koptuğu,
Kasırgaların çıktığı,
Hayat gemisinin alabora olduğu
Yedinci gün.
Ne kadar da uzun bir yedi gün.
Neler sığmadı içine neler.
Hey hat! Ne çaresizlikti onlar.
Kopan fırtınayı sükunete erdirecek
İki kelam edecek sevgili,
Kapattı kapıları.
O içeride ben dışarıda,
Kopan fırtınalara inat.
Ne o açıyor ne ben vazgeçiyorum.
Bu gün yorgun ve bitkinim.
Bu yüzden bu eski sokaklarda
Eski dostlarla hasbi hale geldim.
Eski dost dedikse de
Bunlar eskimeyen dostlar.
Yıllar geçmiş olsa da
Vefasızlık etsem de.
Hemen tanıdı beni.
Belki de dostların en vefalısı.
Parmaklarıma sarıldı.
İç geçirip önce yüzüme baktı.
Ve dudaklarıma sarıldı.
Nefes nefese bir öpücük.
O yanar ben yanar.
Ben onu yaktıkça o duman oldu üstüne.
Oturduk saatlerce.
Hakkını helal et.
Senide az çekiştirmedik hani.
“Profosyonel destek al demiştin ya.”
Tiryakisi olduğum o desteği
Günde birkaç seans alıyorum şimdi.
14.09.2015
Kayıt Tarihi : 16.5.2019 01:30:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!