Taş, taş olduğunu bilmiyordu. Ağaçların, kuşların ve bir çocuğun söylemesi gerekiyordu ona. Taş, taş olduğu için hiç küsmedi hayata. Taş olduktan sonra değerli olmuşsun olmamışsın ne farkeder... Artık taş olmanın zamanı gelmişti ve taşı gediğine koymanın. Taş gibi yaşayıp taş gibi ölecekti! Ve birgün bile taş olduğundan utanmayacaktı. Biliyor du ki taş bile şu dünya da dünyanın bir parçası. Olmazsa olmazıydı.
Taş'tı adam... Belki aklınıza sellerin bendinden taşması gibi gelir size şimdi bu taş'tı cümlesi... Belki bildiğimiz taş yerine koymazsınız Taş'tı deyince.
Taş yazar mı, okur mu!
Taş seyirci kalır mı!
Taş. Suçlu mu? Suçsuz mu... Kanatmışsa istemeden bile olsa!
Kimin elinde ki taştık biz! Kendi başımıza hiç hükmümümüz yok muydu! Mimar tutarsa elinden taşın o taş bir abide oluveriyordu. Ya kimse tutmasa kolundan nerede biterdi yolu taşın! Taşı kim ne niyetle tutarsa taş o oluyor. Taş ellerde şekilleniyor ki o eller ya sevgi ile ya kin ile tutuyor değil mi taşı!
Taş sevilmek istemedi. Taş ekmek- su istemedi. Taş, taştı işte. SADECE TAŞ KALMAK VE TAŞ OLMANIN vecibesini yerine getirmek istedi. Biliyordu ki değerli de olsa değersizde olsa taş, taştı işte!
Karaçalılar gibi yardan bitme bir çocuk
Çarpık bacaklarıyla -ha düştü, ha düşecek-
Nasıl koşarsa ardından bir devin
O çapkın babamı ben öyle sevdim
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta