Yazılarım: Kapının anahtarı (905)

İbrahim Arslan
1000

ŞİİR


15

TAKİPÇİ

Yazılarım: Kapının anahtarı (905)

Kapının anahtarı !

Bu anahtarı durmadan çevirsem kapı aralanır mıydı? Peki, kapıyı tüm gücümle itsem…

Hayırdı, kocaman bir hayır…

Açmak zordu, anahtarı bende olsa da…

***

Sevdamın peşindeyken çalmadığım bir kapı kalmamıştı sanki… Her çalışımda umutluydum. Kıpır kıpır, cıvıl cıvıldım hatta… Rüya âlemindeydim. Hep aynı gülümsemeyle attım adımlarımı. Tahmin ettiğiniz gibi hiçbiri değildi. Hiçbiri… Bazı kapılar vardı hiç açılmadı… Acaba onlardan biri miydi? Şimdi bilmiyorum.

Bazıları “Benim” dedi. Bilemediler ki, “benim” demekle çözülemezdi. “Benim” diyen her kapıdan içeri girilmezdi. O kapıların eşiğinde beklenmezdi. Zaten en başta biliyordum ki “Benim” demezdi…

O son kapıydı belki de değildi şimdi yaşamadan emin olamıyorum. Çok beklemedim eşikte… “Kimsiniz?” sorusuna cevap hazırdı. “Ben Mehmet Şafak” dedi. Sordum bir sürü soru önce inanmadım, bekledim sonra…

Beklerken neler görüyor insan? Neler öğreniyor? Hayatta herkesin bir davası vardı. Onun başkaydı benimkinden çok başka… Bu kapının resmini çiziyor, kelimelere dökemiyordu…

Benim içinse hayat durmuştu artık, umut sıfırın altına inmişti. Mehmet’te bir mesaj attım. Kimdi ve ne düşünecekti? Bunları düşünmedim… Ortalık yangın yeri değil miydi? Kaybetmiştim zaten, dahası da yoktu. Bir adım sadece bir adım attım kendimden dışarı…

“Bu yangının resmini yapmama neden olduğunu unutma! Resim çizildikçe yanıyor… Külleri sana doğru savruluyor. Ne garip değil mi? Sen küllerimden görüyorsun resmi. Başka aslı - kopyası yok. Ben çizdikçe içimde ki yangını resim yanıyor. Resim yandıkça sayfalar çoğalıyor. Yanan sayfaların külleri savruldukça sana, yüreğinin derinliklerinde eriyor. Sen küllerimden görüyorsun resmi. Bir de çizerken görseydin bunu. Görebilseydin küllerin sana yangın resmini…”

Benim boynuma astığım anahtar başka bir kapıyı daha açıyordu bunu öğrenmiş oldum… İlk önce o resmi çizdi ben yazdım. Bahadır koydu resmin adını Mehmet ve sonra bu mesajdan sonra Mehmet yazdı ben okudum… Ben kapıyı açtım o sadece araladı. Henüz kapı sonuna kadar açılmadı. Şimdi araladığı kadarıyla gördüklerimi yazıyorum. Belki bu yanan resmi sizde okuyarak görebilirsiniz.

***

Beşkardeşlerdi. Annesini genç yaşında talihsiz bir şekilde kaybeden beş can… Kadın eziyete doymuştu belki ama her anne gibi evlatları için daha fazlası da olsa çekerdi. Bu dünyadan çekip gitmek istemezdi, hangi anne kuzularını bırakıp gitmek ister ki? Bir gece yarısı son defa gördü Bahadır annesini, son defa öpüp kokladı annesi kuzusunu… Sonrası karanlıktı işte Bahadır’a… Dünya artık başka yöne dönüyordu.

Babasının annesine kıyacağı kimin aklına gelirdi o gece? Hayatın akışını kimse değiştiremezdi. Öyle ya unutmamalı olacak, olacaktır. Kimse bilemezdi. Bilemediler işte, sen kapıya çıkma diyemezdi kimse. Kaderimiz ince bir çizgi değil mi? Üzerinde yürüyen bizler yolun sonu nerede bitiyor, bilmeden yürüyoruz üzerinde…

Babası Deli Cavit’ti… Eski kafalıydı, okurken hep şöyle düşündüm. Bu adamın derinlerinde bir yerinde sevgi kırıntıları olabilir miydi? Ona sorsanız onun derdi neydi bu hayatta? Sevgisiz büyüyen bir çocuktu belki, sevmeyi bilmiyordu. İşte bu yüzden kendisi bile anlamadan gelişti her şey… İçki baş belasıydı. Başka bir yüzü ortaya çıkıyordu işte… Kendine geldiğinde her şey için çok geç olacaktı. Hayatta her şey böyle değil mi? Hep bir anda olup bitiyor… Bir anlık öfke, kızgınlık, başkaları tarafından doldurulmak ve sonuç… Bir ömür telafisinin olmadığı gerçekle yüz yüzeydi işte…

Bir hata yaparsınız hayatınıza mal olur? Ve arkasından farkında olmadan sürekli hata yaparsınız bu böyledir… Artık bataklığa getirmiş hatanız sizi, çırpındıkça batarsınız… Cavit buydu? Bataklıktan çıkamayan adam… Bana hep Necip Fazıl’ın şu sözünü hatırlatıyor.“Öyle insanlar vardır ki; lağıma düşseler, lağımı kirletirler.”

Beşkardeşin hayatındaki dönüm noktasıydı babalarının onlara yaşattığı... Bu olaydan sonra birbirlerine kenetlenip, yaşamaya çalışacaklardı. Kardeşlerini almak isteseler de vermeyeceklerdi. Hayatta kalabilmek için dilenecek ama utanmamayı öğreneceklerdi. Hayatta herkese biçilen rollün üstesinden bugünlere nasıl gelebileceklerini, para kazanmanın ne demek olduğunu anlayacaklardı zamanla… Öyle kendilerini bırakamazlardı acılara, birbirlerine karşı sorumluydular onlar…

Yaşamak kolay değil, bazıları için sınavlar küçük yaşta başlıyor bazıları için ölürken… Ama ne zaman başlarsa başlasın mücadele etmeden yaşanmıyor. Son nefesine kadar mücadele ediyorsun, o en zoru olan son nefesi verebilmek için…

***

“Kader yolun tamamını değil, sadece yol ayrımlarını verir. Güzergâh bellidir, ama tüm dönemeçler yolcuya aittir. Öyleyse ne hayatının hakimisin ne de hayat karşısında çaresizsin.”

ELİF ŞAFAK / KÂĞIT HELVA

...

İşte benim anahtarımın açmış olduğu kapı yeniden başlayacak. En baştan kaçırmadan okumanız dileğiyle. Bu yazı belki küçük bir değerlendirme, bugüne kadar okumamış, okumayı kaçırmış olanlara küçük bir hatırlatma…

L.K

2013

İbrahim Arslan
Kayıt Tarihi : 25.4.2018 14:24:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Hikayesi:


Leyla'ya Bengü'ye teşekkürlerimle

Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

İbrahim Arslan