Hükümetin Apo’yla pazarlık masasına oturması belli ki pek çok insanı, kurumu ve hatta devleti değişik yönleriyle rahatsız etmiş görünüyor. Rahatsız olanların bir listesi yapılacak olunursa eğer bu liste epey uzun olurdu. Uzun olanı bir kenara koyup daha kısa bir listeyle devam etmek de mümkün.
Meselâ Kürt sorununun çözülmesi yolunda atılan adımlardan kimler mi rahatsız? Öncelikle MHP rahatsız, çünkü onlar için bu ülkede Kürt yok. Kürt olmadığı için bir Kürt sorunu da yok. MHP lilere göre bir sorun varmış gibi ortaya çıkanlar bu ülkeyi bölmek peşindeler, yani vatan hainidirler. Bir tek kendileri, bir de kendileri gibi düşünenler vatansever…
Burada insanın ister istemez bazı sorular geliyor aklına: Mademki MHP liler bu kadar vatansever, neden o zaman Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ndeki pek çok ilde il temsilciliklerini kaldırdılar? Bu bölgedeki siyasi faaliyetlerini sonlandırdılar? Hani vatan, doğusuyla batısıyla bir bütündü? Başkalarını vatanı bölmekle suçlayacaklarına önce bu sorulara mantıklı ve ikna edici bir cevap versinler.
CHP rahatsız, çünkü Kürt sorununun çözülmesi demek devlet içinde de yuvalanmış PKK bağlantılı çetelerin devlet üzerindeki vesayetinin bitmesi ve CHP’nin devlet içindeki kadrolarının da giderek tasfiyesi, dolayısıyla CHP’nin devlet üzerindeki etkisinin son bulması demek. Hükümete destek verir gibi yapıyor olması ise hiç kimseyi yanıltmamalıdır. Çünkü kamuoyunun bu meselenin çözümü konusunda kararlı olması onları bu şekilde davranmak zorunda bırakmıştır. İlk fırsatta zaten bilinen asıl niyetini ortaya koymaktan beri durmayacaktır.
Her ne kadar rahatsızmış gibi görünmek istemiyorlarsa da BDP rahatsız çünkü çözüm demek (değişim gösterip kendilerini mevcut şartlara uydurmadıkları takdirde) bu ikisinin misyonlarının bitmesi ve giderek etkisizleşip yok olmaları demek. Ama öte yandan BDP bazı sözcüleri vasıtasıyla dillendirdiği “Çözüm süreci görüşmelerine Kandil’in de katılması gerekir,” türünden bir takım sözüm ona isteklerle asıl niyetlerinin çözümsüzlük olduğunu zaten deklere etmiş durumdadır.
Devlet içindeki derin devlet rahatsız, çünkü çözüm demek devletin imkânlarını kullanıp bölgenin istikrarsızlığından da faydalanarak kendilerine, yakınlarına ve ağababalarına sağlamış oldukları menfaatlerin bitmesi, yem borularının tıkanması demek.
İsrail rahatsız, çünkü çözüm demek içeride sadece PKK değil, daha bir dizi sorunla uğraşmasına rağmen son yıllarda yapmış olduğu atılımlarla ve atmış olduğu doğru adımlarla hem Ortadoğu’da hem de Dünya’da giderek etki alanını genişletip saygınlık kazanan bir Türkiye’nin bu sorunlardan kurtulması halinde nasıl bir güç olacağını ve kendi hayatiyetinin nasıl bir tehlike altına gireceği gerçeğiyle karşı karşıya kalması demek.
ABD rahatsız, çünkü bölge ülkelerinin hemen hemen hepsiyle güçlü tarihi ve dini bağları olan, sorunlarını çözmüş ve bütün dikkatini çevresine ve Dünya’ya çevirmiş güçlü bir Türkiye bölgede çok daha etkin bir oyun kurucu durumuna geleceği için her bakımdan kendisine önemli bir rakip olacaktır. Bu durum ABD nin ve elbette onu yöneten Finans Kapitalizm’in işlerinin bölgede eskisi kadar kolay olmaması demek.
AB rahatsız, çünkü PKK sorununun çözülmesi demek ülkede yeni bir dönemin başlaması ve demokratik güçlerin ivme kazanması anlamına geleceği için kapısında bekletmiş olduğu Türkiye’yi daha fazla oyalayamamak ve içeri almak zorunda kalması demek.
Güçlü bir ekonomi ve 75 milyon genç bir nüfusla Türkiye’nin AB’ye girmesi halinde etkisinin ne olacağını kestiren (başta Fransa olmak üzere) bazı Avrupa ülkelerinin Kürt sorununun çözülmesi halinde kendi konumlarının şimdiki kadar sağlam olmayacağını görmüş olmaları çözümden yana olmamaları için yeterli bir nedendir. Daha fazla neden aramaya AB açısından hiç gerek yoktur.
Şimdi eğer bu açıdan bakılacak olursa, Paris’teki bu üç kadın kimler tarafından öldürülmüştür acaba? “Bu soruya cevap verebilmek için bu kadınların hangi tarafta olduğunu bilmek lazım,” diyeceklere verilebilecek tek bir cevap var. Hiç fark etmez! Çözümden yanaysalar çözüm istemeyenlerin hedefi olabilirler. Gayet makul… Çözümsüzlükten yanaysalar kafaların karışması bile çözümsüzlüğe hizmet edeceği ve çözüm istemeyenlere zaman kazandıracağı için yine aynı odağın (ya da odakların) hedefidirler.
Ama bu sefer çözüm isteyenler daha hazır, daha istekli, daha azimli ve daha dikkatliler. Karşı taraf ise tam bir panik halinde ne yapacağını bilmeden serseri mayın gibi bir oyana bir bu yana çarparak çevresine verebileceği kadar zarar verip sonunda kendisini de patlatıp yok olmanın peşinde. Son suikast buna güzel bir örnektir.
Bu güzel ve muhteşem ülke hiç yüksünmeden çalışıp çabalayıp üreterek onu bereketli kılan en az onun kadar muhteşem ve güzel insanlarıyla birlikte bu problemin üstesinden de gelmesini bilecektir. Zaman Türkiye’den yana. 09. 07. 2013
Kayıt Tarihi : 12.12.2020 01:34:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!