HER ŞEY BOŞ
Dünya hayatı oyun ve oyuncaktan başka bir şey değil. lağib ve lehv. Hadis-i Şerif’te böyle geçiyor. lağib oyun, lehv boş, beyhude. 60 a yaklaşan ömrüm bana bunu çok açık bir şekilde ispat etti.
Hep boş şeyler peşinde koşmuşuz. Dünya dönmüş ben uyumuşum. Gözü açık uyumak işte buna denir. İnsanlar uykudadır, ölünce uyanırlar hakikati burada. Ebedi hayata karşılık bu geçici hayata bunca nasıl bel bağlamışız. Ebedi zevklere karşın fani zevkleri satın almışız.
Bir sınav dünyasında olduğumuzu unutmuş, buradan hiç gitmeyecekmişiz gibi planlar kurmuşuz. Ölüm içimizden birilerini alıp gitmiş ama biz uyanmamışız. Ölenler başkaları demişiz, onları ölümlüler sınıfına, kendimizi ölümsüzler sınıfına koymuşuz. Üstümüze alınmamışız yani. Ölümü kendimize yakıştıramamışız. Ölümü kendimize yaklaştırmamışız. Ebedi yaşayacağımızı, her şeyin böyle gideceğini sanmışız.
Yakınlarımız ölünce biraz sarsılmışız, ama ‘hayat devam ediyor’ diye kendimize telkin verip çabuk atlatmışız. Uğruna yaşanılası değerleri unutmuşuz, uğruna ölünesi değerlerimiz olmamış. Yiyip içmek ve eğlenmekten, günümüzü gün etmekten başka gayemiz kalmamış. Yeri gelince bunu da başaramamış, ölümü yeğler olmuşuz. Sanki ölünce kurtulacakmışız gibi. Kimimiz ölümü çabuklaştırmak istemiş hayatına son vermiş, kimimiz çok istediyse de bunu becerememiştir.
Küçükken hep büyümek istemiş, büyüyünce de erken yaşta yaşlılık hissine kapılmış bir olarak bu ilerleyen yaşlarda da gençlik hayalleri kurmuş, kendimi hep genç zannetmişim. Ne boş bir hayal ne büyük bir aldanış. Ne yalancı bir rüya. Evlenmek, çoluk çocuğa kavuşmak, onları büyütmek, evlendirmek ve yerleştirmek. Bir iş sahibi, bir yuva sahibi olmalarını sağlamak. Bir torun sahibi olmak, onları sevmek, emekli olmak. Bitmez tükenmez istekler, bitmez tükenmez dertler.
Her gün yapacak bir işi olmak. Sevmek ve sevilmek. Toplumda bir yeri olmak, itibar görmek. En büyük arzularımız bunlar değil mi? Böylece bir hayatı bitiriyoruz farkında olmadan. Gelecek günlerin ne getireceğini bilmeden. Ölümden sonrasını düşünmeden. Öte dünya için kaygı çekmeden. Bir sürü günahı yüklenerek buradan gideceğimizden haberimiz yok. Kimlerin haklarına girmişiz, kimlerin kalplerini kırmışız, kimlerini haklarını gasp etmişiz haberimiz yok. Hep kendimizi, haklı görmüşüz başkalarını haksız. Acaba gerçek öyle mi? Ya tam tersi ise. Başkalarının yanlışını görmek kolay ya kendilerininkini.
Ölmeden önce ölmeyi hiç mi hiç düşünmedik.Hesaba çekilmeden önce hesaba çekilmeyi hesap etmedik. Örnek alınması gereken hayatları örnek almadık sadece menkıbe olarak andık durduk.
Hep zevkler peşinde koştuk, hep dedikodu ettik durduk, hep başkalarını kıskandık, çekiştirdik durduk. Hep kendimiz haklı başkalarını haksız çıkardık. Hep başkalarını çekiştirdik durduk. Hep ölü eti yedik durduk. Yaptığımız bundan ibaretti. Hayatımız, yaşantımız bundan ibaretti. Sabah yemeğinden sonra öğle yemeğini düşündük. Sonra gezip tozmayı. Yeni şeyler almayı düşündük sonra.
Hepsi boştu bunların, hepsi aldanıştı anlamadık. Büyük gün önümüzdeydi. Hesap günü, Mahşer günü. Onu hiç umursamadık. Kimseyle helalleşmedik, helalleşemedik, aklımıza getirmedik bunu; çünkü hep kendimizi haklı zannettik. Günahlar kazandık boyuna, kendimiz günahsız zannettik.
Şimdi biz Allah’tan bize cennette en güzel köşkleri vermesini istiyoruz, onlar bizim tapulu malımızmış, Allah’ın onları bize erme mecburiyeti varmış gibi.
Hasılı dünya hayatı geçip gitti biz de aldandık bitti. Aldandık ve aldattık kendimizi. Hiç demeyelim şeytan aldattı biz. Biz aldattık kendimizi. Etrafımızda olan bitenlerden ibret almadık. Kur’an hiç düşünmüyor musunuz, hiç akl etmeyecek misiniz diyordu, biz akl etmiyor. Düşünmüyorduk. Vay bize yazık bize. Yazıklar oldu bize.
Kayıt Tarihi : 14.6.2014 23:32:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!