29 KASIM 2012… Bu tarih Filistin için çok önemli ve çok özel bir günü ifade eden bir tarih. Bugün yapılan bir oylamayla Filistin artık Birleşmiş Milletlerde üye olmayan devlet statüsü elde etmiştir. “Üye olmayan devlet.” Toplum değil, devlet! Şimdi sırada Filistin’in resmi olarak tanınması vardır. Bu da çok uzak değildir. Aslında bu oylama ile Filistin’in devlet olması resmi olarak olmasa da Birleşmiş Milletlerde artık kabul edilmiştir. Resmiyet kazanmasına ise sadece bir adım kalmıştır. Sonunda ne olursa olsun bu adım da atılacaktır.
Bu kararın alınmasında Türkiye’nin payı elbette çok büyüktür. Her platformda yerinde diplomatik ataklarla İsrail’e geri adım attırmış olan Türkiye Cumhuriyeti Devleti bir kez daha bu Siyonist devlete ağır bir darbe vurulmasına ön ayak olmuştur. Yapılan oylamada görülmüştür ki İsrail’in lehine oy verenler sadece ABD, Kanada ve ABD’nin ekonomik yardımlarıyla hayatiyetlerini sürdüren ABD uydusu adı sanı bilinmeyen bir kaç Orta Amerika ada devletidir. Birleşmiş Milletlere üye olan devletlerin ezici bir çoğunluğu ve hatta hep İsrail’in yanında yer almış olan Fransa bile Filistin lehinde oy kullanmıştır.
Kararın ardından İsrail kasabı Netanyahu “Bu karar hiçbir şeyi değiştirmeyecek,” demiş olsa bile o da biliyor ki gidişat İsrail’in aleyhinedir. İsrail için Davos’ta başbakan Erdoğan’ın çıkışı sonun başlangıcını oluşturmaktadır. Ardından İsrail’in Gazze’ye yardım malzemesi götüren Mavi Marmara gemisine uluslar arası sularda yapmış olduğu saldırı süreci bir adım daha ileriye taşımıştır. Bu hain terörist saldırı İsrail’e uluslar arası arenada büyük bir itibar kaybettirmiştir. Ve elbette bu itibar kaybına Türkiye’nin etkin diplomatik girişimleri büyük katkı sağlamıştır.
O günlerde Türkiye’yi pasif kalmakla suçlayanların bugün Birleşmiş Milletlerde ABD’ye rağmen alınan bu karardan sonra ne söyleyecekleri doğrusu ya merak konusudur. Gerçi Filistin’in devlet statüsü kazanması için verilen mücadele daha eskiye dayanmaktadır ama Türkiye’nin son yıllarda Siyonist İsrail aleyhine yürütmüş olduğu uluslar arası diplomatik girişimler bu karar sürecinin hız kazanmasına büyük katkı sağlamıştır. İsrail artık bölgede giderek kan kaybetmekte ve uluslar arası arenada hızla yalnızlığa itilmektedir. Bu durum bundan böyle Siyonist İsrail’i daha da saldırgan yapacaktır ama değişen hiçbir şey olmayacak, saldırganlığı onu daha da köşeye sıkıştırmaktan başka bir işe yaramayacaktır.
İsrail’in en büyük hatası Türkiye’yi Ortadoğu’da emperyalistlerin parçalayıp bölerek suni olarak oluşturmuş oldukları Arap devletleriyle aynı kefeye koymuş olmasıdır. Bu güne kadar karşısında gerçek bir güç görmeyen İsrail, kuruluşundan beri bölgede kendisini hep desteklemiş olan Türkiye’yi karşısına almakla ve onun gücünü küçümsemekle nasıl bir yanlış yaptığını farkına varmıştır ama artık “Atı alan da Üsküdar’ı geçmiştir.”
Bugün İsrail’e açık ya da gizli destek verenler bu Siyonist devlet güç kaybettikçe desteklerini çekmekten hiç çekinmeyeceklerdir. Çünkü insan, tabiatı gereği her zaman güçlü olanın yanında yer almıştır bundan böyle de bu şekilde davranacaktır. Yakındır, sıra Kudüs ile Ramallah’ı birbirinden ayıran duvarın yıkılmasına gelmiştir. “Sabırla koruk helva olur,” denmiştir. Az kaldı, “Ben Filistin’in çiçeğiyim,” diye haykıran küçük kızın babasının ve binlerce Filistinli şehidin kanlarının hesabı mutlaka sorulacaktır. 05.12.2012
Kayıt Tarihi : 12.12.2020 01:21:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!