BÜROKRASİ KRALDIR
Çok az sayıda memurla yönetilen Devlet-i Aliye gerileme ve yıkılış dönemlerinde memur sayısını artırmaya başlamış, onun mirasçısı Cumhuriyet te bu memur sayısını sürekli artırmıştır. Bu memur kesimi giderek aralarında büyük bir dayanışmaya gitmiştir. Bu dayanışma ilerleye ilerleye bir saltanata ulaşmış, devleti sahiplenmiş, devlet bana ait anlamından öteye ben devletim anlamında devlet benim demiştir. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin en büyük salonunda her ne kadar Egemenlik Milletindir yazsa da bu egemenlik hep başkalarının olmuş, milletin egemenliği dövizlerde ve sözde kalmıştır. Başta askeri erkan, sonra, yargı ve esasen de bürokrasi bu egemenliği her defasında kendilerinde bilmiş ve öyle davranmışlardı. Buna bir de medyayı eklersek milletin egemenliğinin adı bile okunmaz olmuştur. Egemenlik milletindir deyip, o bu egemenliği bazı müesseseler eliyle kullanır kaydıyla anayasal hale getirilerek bu vesayet kanunlaştırılmış, böylece tamamen hukuka aykırı olan bu yönetim şekli güya hukuka uygun hale getirilmiştir. Şimdi bir de buna bağımsız kurullar eklenmiş, millet egemenliğinin dibine darı ekilmiştir. Aslında bu yönetim tarzı demokrasi değildir, bu yönetim tamamen vesayet sistemidir. Ey millet sen zavallı, kendini bilmez, bidon kafalı, göbeğini kaşıyıp durmakla ömür geçiren, idareden aciz, yol yordam bilmez bir yaratıksın. Sen aklı ermez bir varlık olduğun için senin yerine idareyi biz devralıyoruz. İşte bu yönetimi’ Egemenlik Milletindir’ dedikten sonra onun elinden alan hırsız bürokrasidir ve asla asıl sahibi olan millete bırakmayarak kendisine benzeyen, onunla aynı idealleri paylaşan diğer odaklarla bölüşmekte mahzur görmemiştir. İşte 4 yılda bir seçilen milletvekillerini ve onların oluşturduğu hükümetleri yolcu kendisini hancı görmüştür hep bu kral bürokrasi. Bürokrasi hancıdır çünkü o hiç değişmez, siyasetçiler yolcudur, çünkü onlar gelip geçicidirler. Bürokrasi devleti tanır bilir, adeta onunla özdeşleşmiştir, siyasetçi ise gelip geçici olduğu için devleti tanımaz ona yabancıdır. Bu yüzden bürokrasi her şeyi bilir, işin ehlidir, tecrübelidir. Değişimi sevmez, entrikacıdır, hep kendi menfaati için çalışır. Devleti daha iyi nasıl soyarım diye bin bir hesap yapar. Plan içinde plan kurar. Bütün planları kendisine yontmak üzerine kurulmuştur. Bürokrasi demokrat değildir, tam bir despottur. Mutlak bir kral olarak görürü kendisini. Aynı zamanda yağcı ve yardakçıdır. Dalkavuktur yani. Pis bir palyaçodur o. Her şeyi gibi gülüşleri de sahtedir. Kendisi de sahtedir aslında. İnsanlıktan nasibi yoktur onun. İki, yüzlüdür, hatta çok yüzlüdür. Bin bir maske kullanır o. Maskeleriyle özdeşleşmiştir. Bu yüzden ona kelimenin tam anlamıyla ona bin bir surat dense yeridir. Yüzüne güler arkasından hançerler insanı. Dostu yoktur onun menfaati vardır. Menfaati için vatanını, mukaddesatını satar. Vatan hainleriyle işbirliği içindedir. Hamaset nutukları atar. Konuştu mu mangalda kül bırakmaz. Değişimi ve yeniliği ona bir menfaat sağlamıyorsa hiç arzu etmez. Hatta karşı koyar, bir takım yerleri harekete geçirir. İftira atar. Bunları başaramazsa yavaşlatır, engeller. Sorarsan boş ver der burası Türkiye’dir. Sabahtan akşama çok şey değişir bu ülkede.
Yohdur anun yanında bir kılca i'tibârum
İnsâf hoşdur ey ışk ancak meni zebûn et
Ha böyle mihnet ile geçsün mi rûzigârum
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta