1789 Fransız ihtilâliyle birlikte ortaya çıkan ulusalcılık anlayışı eşyanın tabiatı gereği tabi ki dünyada da ilgi çekecekti ve elbette Osmanlı da bundan vareste kalamazdı.
Nitekim o dönemin bütün çok uluslu imparatorlukları bu milliyetçilik akımlarından etkilendiler. Fakat gerçeği görerek önlemlerini almış kendi etki alanlarındaki uluslara devlet vermişler ama onları tamamen kendi hallerine bırakmamış ve zaten on yıllar boyunca (ve halen) sömürdükleri bu ulusları büyük ölçüde dönüştürmüş oldukları için de bu milliyetçilik akımlarından çok fazla etkilenmemişler ve hatta masraflarından kurtuldukları için kârlı bile çıkmışlardır.
Öte yandan Osmanlı kendi etki alanındaki milletleri sömürmek gibi bir düşünce içinde yönetmediğinden bu milliyetçi akımlar karşısında hazırlıklı değildi ve bu yeni dünya düzeninin oyun kurucuları tarafından desteklenen Osmanlı içindeki bu uluslara karşı yapabileceği çok da fazla bir şey yoktu.
Hazırlıksız olmasına rağmen bu etkilere karşı direnmesi ise devleti giderek daha da büyük bir zaafiyet içine soktu ki zaten sözüm ona hürriyetçi işbirlikçiler de Emperyalist oyun kurucularının hınk deyicisi olduklarından içeriden ve dışarıdan gelen bu baskı ve savaşlar sonucunda giderek hızlanan bir toprak kaybına uğradı.
Yılların tortusu çökmüş yüzüne
Alnını güneşe serecek adam
Uykusuz ranzalar suskun voltalar
Geride kalacak ve ah hüzünle
Bir gül gibi savrulup gülecek adam
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta