Neyleyeyim şu sazını sözünü,
Gidiyorsun kurnazlıklar peşinde,
Yazıklar ki ezmektesin özünü,
Üzgünüz: Ben, çocukların,eşin de.
Marifetli becerikli ustasın,
Gelişmek için ha bire kurstasın,
Fırsat kaçırmazsın, hep pusudasın,
Ne olur bir dürüst olsan işinde.
Söz verir de yalan söylersin bize,
Sonra nasıl bakarsın yüzümüze,
Sen ki koşmalısın müşkülümüze,
Olmuyor be, aklın hep şeş-beşinde.
Kişileri aldatmayı seversin,
Ard arda yalanlarını dizersin,
Allah senin müstahakkını versin,
Zaten yanmaktasın çöl güneşinde.
Fakir gibi dilenirsin yılmadan,
Borcunu vermezsin hiç sıkılmadan,
Akıllanmaz mısın sen yakılmadan?
Çekilecek muhakkak son dişin de.
Bilmeyene, kendini bey satarsın,
Tilki gölgesinde, kurnaz yatarsın,
Bir de yavuz hırsız gibi çatarsın,
Pislik bırakırsın hep geçmişinde.
Senet verir, sonra icraya dersin,
Emanete de ihanet edersin,
Hangi yüzle Âdil Hakk’a gidersin,
Günah dolu, defterin de, fişin de.
Kene gibi geçinirsin hunharca,
İyilik gördüğün halde yıllarca,
İcrâ dersin, utanmadan, bî-ârca,
Suratını yıkamışsın çişinde.
Fırıldaksın, çıkarına dönersin,
Sözlerini çok rahatlıkla yersin,
Unutma gün gelir sen de göçersin,
Yüzlerce âh bulacaksın leşinde.
Öyle bir icraya veririm seni,
İlâhî adâlet, şaşmaz düzeni,
O din günü göreceksin keseni,
Zebâniler pişirecek enseni,
Kebap yaptıracak sana h.syeni,
Cehennemin o alevli deseni,
Bedenini yakacak gidişinde.
(Mersin,10 Kasım 2003 – 07.00)
Nami KeskinboraKayıt Tarihi : 22.4.2006 15:41:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!