Bir yazı elbette kendisi içindir. Kendinde gerçekliktir. İnsana bir iletisi varsa ve bu ileti estetik bir değer taşıyorsa bu iletinin insanlara ulaşması aracılığıyla insani güzelliğe ve estetiğe yapabildiği katkı ölçüsünde de az- çok “estetik anlamda yeniden üretilebilir gerçekliğe” dönüşür, kendini döller. İnsanın, daha da güzelleştirilmesi onun ereği olur. Bir iletisi olmayan, yalnızca kendi çemberinde dönen yazı insan için ancak “ kara bir delik “ olur.
Verili durumda ideolojik ve politik mücadele yalnızca eserler aracılığıyla ve eserler içinde olsa bu, nispeten ihmal edilebilir bir şeydir. Ancak eser ortaya çıktıktan sonra dolaşıma sokulması ve iletilerinin yaygınlaştırılması, yazarının hak ettiği kabulü görerek yazın dünyasında lâyık olduğu yeri alması aşamalarında ideolojik ve politik hegemonyayı elinde bulunduranlar (egemen erk) tarafından her aşamada kontrol sağlanmakta ve verili yapıyla çelişen, hatta çelişme potansiyeli taşıyan yazar ve ürünlerinin kitlelere ulaşması kısıtlanmakta ya da engellenmektedir.Toplumsal maddi alt yapıları yerinde durmasına ve estetik olarak aşılamamış olmasına karşın Nâzım, A. Arif, E.Gökçe, Aragon, Mayakovski, Neruda, Lorca vb. şairlerin sanat kanallarının iyice kılcallaşması ya da tıkanması başka neyle açıklanabilir?
Sanatsal ürün değiştirici- dönüştürücü olacaksa, biçimsel yapı içine kurgusal ve imgesel anlamda yedirilmiş içerik olarak bir iletisi de olacaktır. Bu iletinin ne olduğu önemlidir.Bu günkü ve “insanı insansızlaştırıcı “ öğeleri yeniden mi üretecek, yoksa bu öğelere karşıt ve insani iyilik ve güzellik öğelerini mi?
Bugün yazarın yapması gereken nedir? Sistemi yeniden üreterek, ya kendisinin de içinde bulunduğu batağı derinleştirecek , ya da bu kişiliksizleştirici ortamdan çıkış için tırnaklarıyla yollar kazıyacak, bulacak ve böylelikle kendisini de bir anlamda “ kurtaracaktır”. Çünkü bu kişiliksiz yapı, doğal olarak en çok estetiksel dinamikleri köksüzleştirici ve dumura uğratıcı olmalıdır!
Bu, elbette bir bakıma “ doğal “ bir mantık yürütmedir. Ya bugün mantık yürütme de “ doğal “ olmaktan çıkarılıp sistemin çıkarlarına uygun hale getirilmişse! ... Ya da aslında sistem kendi yaşam biçimini ve dayattığı dünyayı yeniden üreten sanatsal – estetiksel unsurları bir şekilde “ besliyorsa! ” O zaman yeniden başa dönüyoruz demektir: Çağın “ çürük değerlerinin “ maskelenerek yeni değerler gibi sunulduğu, toplumsal yok oluşun “ ilerleme “ olarak tanıtıldığı oyunun birinci “ sahnesine! “ O vakit şöyle sorabilir miyiz: Bu oyuna biz bilet almadığımıza göre, bizi buraya kim- kimler getirdi? Çıkmak istiyoruz! İlerleyelim dostlar! Çıkışa doğru! Çıkışa doğru!
Ali Tekmil / 21.05.2006
Ali TekmilKayıt Tarihi : 9.6.2007 12:30:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Ali Tekmil](https://www.antoloji.com/i/siir/2007/06/09/yazi-ve-yazar-uzerine-1.jpg)
Selamlar.
İsmailoğlu Mustafa YILMAZ
TÜM YORUMLAR (1)